Pazar, Ekim 31, 2010

Alnımın Teriyle Çaldım!











Dipçik: Körüm göremedim diyen, telaş etmesin, tıklama yöntemiyle büyütsün. Ben büyümek istemiyorum diyen fotoları rencide edebilirsiniz.

Günler sonra gelen dipçik: Uzaylıların olduğu resimde, montajı yapan insan evladının nickini henüz farketmiş bulunmakla birlikte üstün başarısından dolayı tebrik edesim geldi:D

Cumartesi, Ekim 30, 2010

Ödül Var Lan Koşun Amk!

Teşekkürler... Teşekkürler... Beni sizler var ettiniz! Ha gerçi takip edebildiğim kadarıyla sadece pek hörmetli Baş Harfi Ğ ödüllendirmiş bloğumu ama olsun. Ben hepinizden almışçasına götümü kaldırarak devam ediyorum hayatıma:D Velhasıl sanırım mimimtrak bi olay bu. Yani ben de ödüllendircem birilerini. İşte "onların" listesi:

Pazar, Ekim 17, 2010

Mim Vol. IV İlk Mimleyeniniz Edition

Baş Harfi Ğ tarafından (http://hayatimiboktanyapanlar.blogspot.com/2010/10/hadi-mim-mim-mim-mim-mimlendiniz.html) mimlenmişim. Daha doğrusu "sanırım" mimlenmişim. Sormak da istemedim. Zira heves ettim mimlenmiş olup bu mimi yazmaya. Şimdi sorsam da "seni mimlemediydim yapraaaam" dese üzülcem falan, hiç hoş değil :D Neyse mimlediklerindeki Burak'ın ben olduğumu kabullenerekten mime geçiyorum.

Konu: Sizi mimleyen kişiyi blogdan tanıdığınız kadar anlatınız. İsterseniz o kişinin hayalinizdeki profilini,isterseniz sosyal hayattaki kişiliğini anlatın.

Beni ilk olarak Andy Dufresne (a.k.a AD) mimlediydi. Mimin ne olduğunu anlamaya çalışırken "ilk mimimde mimlerim anlarsın" diyerekten ve kısa bi özet geçerekten bi babalık yaptıydı sağolsun:) Malum Andy karakteri The Shawshank Redemption'dan. E, geçenlerde de Transporter (araba olan) sevdasını dillendirmiş. Demek hem sinema sever, hem Transporter sever, hem de yazılarından anladığım kadarıyla eğlenceli bir adam. Nasıl birine benzetebilirim derken direk şu adam aklıma geldi: 



Fotodaki en solda duran yaşlı amca. Caps "Little Miss Sunshine" filminden. Arkada da Çiçek Abbas sıtayla bir Transporter. Amca da -her ne kadar filmin yarısında nalları dikse de- oynadığı kısım itibariyle gayet kafa bi amcamız. Demek ki AD de böyle bir kardeşimizdir diye içimden geçmedi değil:D

Naçizane mimlediklerim buralardan:

LoLLa

Üsturupsuz Yazar

Girl With The Red Baloon

Densizturta


Pazartesi, Ekim 11, 2010

Facebook'tan Estantaneler

Hergün arkadaş sayım değişiyor. Hani sürekli birilerini eklediğimden değil, bi gün x ise, akşamına x+6, ertesi sabah x-11... Gidiyo böyle. Birileri ibneliğine sellektör yapar gibi hesap mı kapatıp açıyo nedir anlayamadım.

Geçen gün anlam veremediğim ama üstüne zerre kadar da kafa harcamadığım statüler gördüm. "Yatağa", "yer", "sandalye" gibi gibi. Sonradan erkekleri saran merağı görünce "sanırım 2. bir sütyen rengi vakasıyla karşı karşıyayız" dedim ki akabindeki saniyelerde bi hatun arkadaşa sordum o da saolsun ikiletmeden cevabı verdi. Enteresan... Baya keyif alan kadınlar olmuş. Geçen sene de olduydu. Ha o olay zamanında Facebook'ta poker oynuyodum. Fake bir hatun hesabım vardı ona direk mesaj atmışlardı***. Velhasıl, erkekler de yapmaya çalışmış sanırım bu tarz birşey. Bana bi mesaj gelmedi ama 3-4 yerden duydum. Ama şu atlanmış, kadınlar aralarında birşey çeviriyosa erkeklere anlatmayabilir. Bazı durumlar (benimki gibi) istisnai olabilir ama amaç yerine ulaşır. Erkeklerde öyle değil, kıçı kırık bi hatun gelip "yaaa Selamiii ne bu yazdığınız şeyler çok merak ettim şekerim, aklımdayken yarın gece bize gelsene muhabbet ederiz biraz" dediği an, eril yaşam formu annesinin kızlık soyadından tutun da ilkokuldaki yediği boklara kadar herşeyi anlatır. O yüzden başarısız oluruz sayın hem cinslerim, bir daha kalkışmayalım.

1-2 haftaya kadar Facebook'tan çıkmazdım. Hani başında durmasam da sayfa açık dururdu. Son zamanlarda oyun oynamaya başladığımdan yine deli gibi (NBA 2K11 çıkmasıyla birlikte) bilgisayar kasmasın diye kapatıyorum sayfaları. Günde 2-3 kere giriyorum ve her girişimde birşeyler değişmiş oluyo. Değişimin boku çıkmış durumda sitede...

"Ordan burdan" isimli fotoğraf albümü olmayanları Facebook'ta atıyolar mı?! Kaç kişi kaldık bu isimi albümü olmayan?!

Birkaç gün önce Facebook tarafından ağır taşşak geçilmesine maruz kaldım, capsli:

(Hiçbir edit vs yoktur, olduğu gibi koydum)

***: Oynayanlar bilir, deli chip yağıyo yavşak konuşan hatunlara, ben de deniyim dedim ama bi yerden sonra bozuyo erkek adamı. Bi yerden sonra kendini barzonun birine chip versin diye yavşarken buluyosun, ki hiç hoş bi durum değil. Bi an için orospuları anlar oldum. Ama bi an için... Orospu demişken aklıma geldi, burdan eski sevgilime selamlar :*

Made In P.R.C.

Yeni ticaret çakallığı! Bildiğin Made in China'nın yeni versiyonu. Bugün arkadaşlarla alışverişteyken Koton (sanırım Koton'du) mağazasında bir ayakkabının içindeki yazıyı görünce "P.R.C ne lan?!" dediydik, eve gelince araştırdım ki topyekün çakallıktan ibaretmiş. Çin mallarına olan güvenin azalması ve tüm dünyanın Çin mallarının ne kadar kalitesiz olduğunu anlamasından sonra "Made in China" yazısının yanına bile yaklaşmayan zavallı kurbanlar için kurulmuş akıllıca tuzak.

Dipçik: P.R.C = People's Republic of China (Türkçe meâli: Çin Halk Cumhuriyeti)
Dipçik II: Şimdi nette bakınırken dikkat ettim ki bayadır varmış bu hadise. Alışverişe ne kadar uzak bir bünyeyim...

Cuma, Ekim 08, 2010

Veeee Sonundaaa!!!

Müzik kutumu oluşturmayı buldum amk! Haftalar öncesinde belirtmiştim böyle birşey yapmak istediğimi ama bi türlü iki elimle bi siki doğrultamamıştım. Sonunda yaptım! Hemen sol tarafta bulabilirsiniz, konsepte uygun olarak, Günlük Tınılar adı altında. Sıkıldıkça değiştiririm artıkın. Bunu da başardığıma göre sıradaki hedefim bloğuma kahve makinesi eklemek. Biraz zor, kabul. Ama neden olmasın yani, İsviçreli sikimsonik bilimadamları diş macunlarına accık ara versin de böyle bi teknoloji geliştirsin pezevenkler, işleri ne sanki?! Bozuk paraylan çalışsın bari bi de, ki 3-5 bişeyler kazanıp yolumuzu bulalım.

Dipçik: Açılış parçamız Morcheeba'dan gelsin efenim.

Perşembe, Ekim 07, 2010

Mim Vol. III Blogger'dan Aile Kurmaca Edition

Pek hörmetli LoLLa hanım [hanım mı?! bildiğin deli:)] mimlemiş. Kurallarıyla birlikte şöylemiş:
-Twitter'da veya Blogger'daki arkadaşlarından bir aile kuruyorsun
-Hepsini tek tek anlatıyorsun.
-Dikkat! Aile! Komşu falan yazmıyorsun, aile bireyleri olacak illa.
-Sonra da eğer istersen, yazında adı geçen blogger'lara bu mimi paslıyorsun. Tabi istersen eklemeler de yapabilirsin.

V:
Kardeşim. Ama gerçek hayatta da kardeşim gibi zaten. Reel hayatta tanıdığım, sevdiğim, saygı duyduğum insan evladı, tam bir kafa dengi. Canımsın reyiz, bi birbirimize verdiğimiz sözü tutup da ben İstanbul'dayken Galata'da güzel bi çilingir sofrası eşliğinde abaza muhabbetimizi yapamadık amk :/

LoLLa:
Kuzenim. Kuzen olsak kesin sık sık görüşürdük. Gece bi dışarı çıkar o bar senin bu bar benim gezip tozardık. Alışverişe birlikte gittiğimde delirmediğim nadir insanlardan olurdu, zira alışverişten kalan zamanda eğlence dozunu kaçırırdık. Saatlerce süren, yüksek desibeldeki kahkahalarımızın eşlik ettiği muhabbetlerin sonunda hep "aaa, sabah oldu" diye biterdi kesin. O benim abaza muhabbetime katlanabilcek, onun aşk hayatındaki dertleri dinlemekten sıkılmıcam, ööyle yuvarlanıp gitcez.

Telekinesis:
Dayım. Yaş olarak sanmıyorum ki dayım olacak bir yaşta olsun reel hayatta ama çizdiği figür ile aynı gerçek hayattaki dayım. Konuşmalarını, jestlerini, mimiklerini çok benzettiğimden... Mantıklı mantıklı konuşur, anlatır, ama sonunda gene kafamın dikine giderim dinlemem. Ağzı da bozuk ama asilliğinden bunu "vay amuğğğğa goyyyyuum" modunda değil, "amına koyayım" nazikliğinde, elit bi bozukluk yani :D

Vimpirella:
Kardeş, o da reelde tanıdıklarımdan. İlkokul arkadaşım kendileri. Zaten minicik ufacık dönemlerimiz birlikte geçmiş, blogger dünyasında bir kardeşlik kontenjanım varsa onu da sayın Vimpirella'yla kullanmak en mantıklı seçeneklerden:) Pek bir kafadar olduğumuz ama yer yer taban tabana zıtlaştığımız bi küçük kardeş.

Üsturupsuz Yazar:
Kuzen. Eğer gerçek hayatta kuzenim olsaydı sanırım fena halde didişirdik. Ama öbür yandan da bi geyik yaptık mı karnımıza ağrı girmeden durmazdık gibime geliyo. Geğirmenin, küfrün, osurmaların havalarda uçuştuğu, son derece "içten" muhabbetlerimizle sabahlara kadar otururduk kesin.

Uzun yazıları okumaktan sıkıldığım gibi artık uzun yazı yazarken de darlanmaya başladım. Başında birsürü, tanıdığım ya da alakamın olmadığı birsürü insan ekliyim dedim ahan lakin an itibariyle darlandım. Önce kabataslak yazdıydım üstüne deliler gibi edit geçtim ama bu arada öyle sıkıldım ki saçmasapan bişeyler yazdıysam affola!

Wristcutters

Teknoloji gelişirken, yakında emo diye tabir ettiğimiz yaşam formlarını bu halde görebiliriz.


Dipçik: Resmin büyük hali için üzerine üzerine tıklayınız! Hala büyümediyse tehdit ediniz.

Salı, Ekim 05, 2010

Var Mısın Yok Musun?

Hello İzleyici! I want to play a game... Risk almaya var mısın? 3 link veriyorum, biri dünyalar güzeli, tabir-i caizse "daşşşş" gibi bir hatunun deviant sayfasına açılıyor, diğeri Johnny Depp'in Adidas markasının aksesuarlarını tanıtım çekimlerinde verdiği inanılmaz ötesi çekici (artık ne demekse, reklam yapıyoruz tıklayın diye burda, reklamın iyisi kötüsü olmaz) diğeriyse cCc dedeler cCc'e (floşşş diye sifon çekme sesi eşliğinde yapmak isterdim bu bölümü)... Belki de 2. kez diğerlerini meraktan tıklıycaksın... Let the game begin...


Riskten bahsedince... Eskilerden belki de en çok özlediğim tat aklıma geldi şuan: Riziko! Trt'de yayınlanıyordu yanlış hatırlamıyorsam. Ne heycanlı yarışma programıydı yahu...

Dipçik: Shpongle'ın Around The World In A Tee Daze şarkısında Makber okunuyo amk. Çok enteresan. Aynı albümde Dorset Perception var, o da akıllara zarar. Ama bi zahmet Shpongle dinleyebilcek kıvamda oluverin...

Pazar, Ekim 03, 2010

Goodmorningülkeminsanı

* Eylül ayının başlarında, yani bloğa tekrardan ve kesin dönüş yapıp yardırmaya başladığım sıralar, Kadıköy'de bir cafede otururken bir arkadaşımın (ne uzadı amına koduum cümlesi yaa) arkadaşı bloğum olduğunu öğrendiğinde "aaa ben de takip ediyorum bazı blogları, mesela Pucca falan var biliyo musun?" diye (bitmiyo cümle, bence terkedin artık buraları) sorduğunda, "eeee, ööööö, ğğğğğ, yok bilmiyorum" diyerekten başımı öne eğerek, mağrur pozumu takınıp utanmıştım. Amına koyim meğer Blogger'ın en ünlülerindenmiş. Kitabı mitabı varmış. Uzun yazılara katlanabilecek olsam (kitap okurdum amk) okuycam bloğunu ve analiz yapıcam ama şöyle bi girdim, baktım ki yazılar uzun, daha okumaya başlamadan sıkıldım. Gugıl yardımıyla araştırma yapıp buraya hakkındaki düşüncelerimi nakledicem bi ara...

* Miss Martian'ın (bkz. http://ciplakayakliduses.blogspot.com ) bugün doğumgünü sanırım. Sanırım, çünkü kendisini tanımıyorum. Zamanında nasıl olduysa msn'den ekleşmişiz. Ha msn'de hiç görmedim orası ayrı ama ekleşmişiz. Son 1 haftadır Hotmaile girdikçe eşşek kadar yazıyo Oct 3rd diye. Doğumgünün kutlu olsun diyorum madem tee buralardan. Nice mutlu senelere efenim.

* Birkaç tespitim daha var ama ilk tespitimde ağzıma verilmesi (bkz. aksi iddia edilmesi) sonucu hevesim kaçtı amk.

* Dünyanın en sıcak kanlı, deli-dolu blog yazarı LoLLa'dır (bkz. http://lollacom.blogspot.com ).

* Doors cafedeki hatun (sanırım adın Özlem) ne kadar şirin hatunsun sen öyle...

* Kardeşim kadar sevdiğim insan yine yaşadığı ülke olan Çin'e gitti ama bu seferki Türkiye ziyaretinde bolca hasret gidebildik, iyi oldu. Burdan kurduğu ticaret danışmanlığı sitesinin de reklamını yapayım belki yararım dokunur :) www.trade-advisor.net ve www.cin-ticaret.net

Cumartesi, Ekim 02, 2010

Tespit Yaptım

Bir insan çaya bisküvi (a.k.a pisküüüt) banıyorsa, o insan kinci ya da gaddar karakterli olamaz.

Cuma, Ekim 01, 2010

Mim Vol. II

"Dedimdi" nickli, bloğunu gayet keyiflice takip ettiğim yazar arkadaşımız mimlemiş (http://dedimdidediydi.blogspot.com/2010/10/mim-4.html). Bu sefer konumuz "5 itiraf". Zor bir mim beni bekler...

1. Alışverişten tiskiniyorum diye ayak yapsam da ucunda kulaklarımı ağzıma vardıracak birşeyler (artık t-shirt olur, pantalon olur her neyse..) bulduysam I Love Shopping t-shirtü giyebilecek kadar haz duyuyorum...
2. Çıkar ilişkilerine tapıyorum. Keşke tüm arkadaşlıklarım çıkarlarım üzerine olsa.
3. Evet, horluyorum amk. Kabul etmek istemesem de horluyorum hem de deliler gibi, yeri göğü inleterek. Nerden biliyorum? Ara sıra horlarken uyanıyorum, sanırım çıkardığım yüksek desibeldeki seslerden ötürü...
4. Göğe yükseldiğim vakitlerde olur da bilgisayar başına geçersem ve Blogger'a girersem deli gibi milleti izlemeye başlıyorum. Yeryüzüne inip, düşüşü atlattıktan sonra "bu kim amk" ya da "ulan bu malı mı takip ediyorum yaaa" dediğim çok oluyo. Burdan önce takip edip sonradan vazgeçtiklerime özür...
5. Ben ibneyim. Şaka şaka alla korusun (mujjjk, tık tık), 5. bi itiraf bulamadım atraksiyon yapıyım dedim.

Mim-back: Üsturupsuz Yazar ve bir de buraları okuyorsa Cemre'nin Kahvesi..

Star Tv

Telekinesis'in toplu mim kayıdının sonundaki herkese yolladığı mim'den etkilenerek yazayım dedim. İlk özel televizyon kanalı Star Tv'nin, ki o zamanlar logodaki S maviydi, pazar günü akşamları film seansları olurdu. "Parliament Cinema Club" adı altında. Çok da hoş bir jenerik müziği vardı, Karla Bonoff - All My Life (and heeey... i'll spend all my life with youuu... All my life...) şarkısı eşliğinde. "Pazar gecesi sinemasını sizlere Parliament sinema kulübü sundu" demesiyle de biterdi. O zamanlar bildiğin ailecek yapılan haftalık ayin gibiydi. Tüm aile fertleri toplanır izlerdik. Hele bir de valide sultan mısır patlattıysa demeyin keyfimize... Pazar günü akşamı annemin bana bıcı bıcı yaptırmasından sonra yapılacak en zevkli olay bu sinema kuşağını izlemek olurdu. Eski tatlar...