Pazartesi, Mart 28, 2011

Bilet Bulmak Bazen Zordur

Otobüs bileti bulamadım amk. Gittim terminale en yakın 4.5 saat sonra otobüsümüz var diyo her firma. Alayınızı sikerim ulan diyip en sikko turizm firmalarında fink atmaya başladım ki, Lüks Yalova Seyahat'ten bilet bulabildim sonunda. Şunu da anlamış oldum ki, bir markanın başında götünde "Lüks, Süper, Ultra, Über" gibi ifadeler varsa, olabilcek en sikko durumlara kendinizi hazırlamalısınız. Nasıl lüks, nasıl komforlu anlatamam. Sanırım bel ve götümde şuan hissettiğim yoğun ağrı da bu lüks koltuklardan ötürü olsa gerek. Ha bir de baş ağrım var, 3 tane karının desibel sınırlarını zorlayarak attığı kahkahalar yüzünden. Eee tabii ki mide bulantımı da es geçmeyelim, 2 önümdeki yaşlı karı yeri göğü kusmuğuyla boyamasından ötürü... Nasıl bi lükslükse artık, sadece çay var siktiğim otobüsünde. Bi nescafe atalım da çeşit olsun dememiş toynağını siktiklerim. Bi de otobüsün motoru bir ses çıkartıyo... Mübarek sanki traktör! Otobüs firmasının epic fail'lerinin dışında bir de Eskihisar-Topçular feribotlarında 1 saat 45 dakika feribot bekledik. Ben hayatımda bu kadar arabayı bi arada görmedim sanırım. Bi girdik Topçular'a, binlerce araba, otobüs, kamyon... Hayatımın 2. en kötü otobüs yolculuğunu geçirdim. İlkinde ayakta gelmiştim aslkjdghalksjhdglahsg. Varan'ı özledim lan ben. Niye Bursa tarafına yolladığı otobüslerin modellerini düşürdün ki Varan?? Niye beni, seni terketmeye zorladın. Halbuki ne güzel IceTea servisi yapardın. Yanına tonviç koyardın. 2 koltuk arasına döşediğin prizlerle şarj sıkıntısı olmayan bir sanal yolculuk sunardın... Ah Varan ah...

Başka bir bilet konusuna gelirsek, Manu Chao biletleri zırt diye bitmiş amk. YUH! Türkiye'de kaç tane Manu Chao'yu bilen insan evladı var ki lan?! Gülben Ergen konser biletleriyle Manu Chao mu karışmış nolmuş anlamadım... Garip.

Edit: Lüks Yalova Seyahat'in sitesine şikayette bulunmak için girdim az önce. Adamların websitesinde resmen pop-up reklam var?! Oha amk. İlk defa bir turizm firmasının internet sitesinde böyle bişey gördüm. E haliyle şikayetten de vazgeçtim. Allaanızdan bulun ipneler!

Pazar, Mart 27, 2011

Öyle İşte

Çok gereksiz şeyler zırvalıcağıma inanıyorum bence okumayın..

Okan Bayülgen: Nu-Metal nedir?
Yılmaz Morgül: Metal müzikle rock müziğin buluşması.
O.B: Oooovvvvv, öeeeeevvv, aaaaaaauuvv (Beğeni efektleri)
Y.M: (Hahaaayytt bakışı)
Ben: Yok ananızın amı.

Bi de converse mi giymiş Okan?! Sürekli aynı şeyleri tekrarlamak, komik olmaktan bu kadar uzak olmak, bi programda bi lafına olumlu tepki alırsa o lafı tekrar tekrar başka programlarda telaffuz etmek... Ve hala izleniyo. İlginç. Justin Bieber kadar olsan keşke be Okan'ım :/ Bi de o kıyafet ne lan? Hamile mi Okan?

Asıl Yılmaz Morgül'e ne olmuş? Tamam über gerizekalı, embesil bi adamdı da gittikçe daha bi tuhaflaşıyo. O gözlükler ne mınıskiim?!

* Facebook'ta son günlerde reklam mıdır yoksa sazan avı mı anlamadım bişeyler dönüyo. Cinsel içerikli şeylere tıklamayın olm Face'te. Açın porno izleyin.

* Aylardır sakallarımı hepten kesmek için elime aldığım traş makinesini, sakallarımı kısaltıp bırakıyorum. Bi türlü yemedi götüm bi bıyıkla kalmayı. Bi dahakine inşalla...

* 3-5 gün önce Gotye diye bi grup keşfettim. Hearts A Mess diye bi şarkıları var, diğer şarkılarını siktir et. Ama o baya iyi şarkı imiş. Bi de her dinleyişimde "Göt ye" diye telaffuz edip tebessüm ettiğimi itiraf etmeden geçemiciim.

* Antoni ananı sikiyim Antoniii!

* Beavis & Butthead'i andım bugün. Muntazaman anarım. Keşke eski bölümleri verilse. Ya da ben şu indirdiğim tüm sezonlarının altyazısını bulabilsem. We're gonna be rich!

* Öyle işte... Okumayın demiştim.

Salı, Mart 22, 2011

Sağlam Kafa Sağlam Vücutta Bulunur


Diyip spora başladım. Evet yıllarca götünü kaldırmaya üşenmiş, mümkün olduğunca asosyal takılıp evinde oturmuş, spor yapmaktan olabildiğince kaçmış olan ben, artık sporumu icra edebilmek adına üstüne para bile veriyorum. Çok enteresan. Derslere falan da gidiyorum. Hatta enstrüman çalmak için ders kovalıyorum falan. Çok ilginç şeyler oluyo bugünlerde metabolizmamda. Neyse konumuz bu diil tabii ki. Spora başlamadan önce kaç kilo ve kaç santim olduğumu öğrenmem gerekiyomuş. Boyumu ölçtürüp, kilo ve yağ ölçümü yaptırdım. Diğerlerini siktir et de, yağ ölçümü garip. Bi zamazingo var, onu tutuyosun ellerinle. Alet sağ bacağındaki yağ oranının sol bacağına olan kıyasına kadar her bir boku söylüyo. Sonuç olarak bacaklarımda yağ oranı normalmiş. Göbek çevremde 8 kilo fazlam varmış lasjdşglhjasdhşlgjasldghl. Göbeğimi seviyorum lan ben. Ayrılmaz bi ikiliyiz. Birgün olur da giderse çok üzülürüm. O yüzden gitmesin diye spor yaptığım için, dengelesin diye daha çok yemeye gayret ediyorum asljgdhlşasdjşhgjhasg. Neyse, asıl bu yazıyı yazmaktaki amacım şu. Sağ kolum ve sol kolumdaki kıyas ilginçti. Sol kolum sağ koluma göre 300 gr daha şişman. Artı, sağ kolum daha kaslıymış. Tam bir otuzbirciyim asdlşjghşljadshşgljasdhg. Elizabeth <3

Cumartesi, Mart 19, 2011

Derbi

Ulan aslında hala hiç taşak geçesim yok sizle eyyy gassaray camiası. Hani hala şampiyonluk potasında falan olsaydınız ağır taşak geçerdim de, zaten kötüsünüz bu sezon. Haftalardır puan kaybediyosunuz, yeniliyosunuz.. Ağız tadıyla bitanenize "alsjdghasdg nası koydular lan!!" diyemiyorum. Alışmış kudurmuştan beterdir derler ya, zaten kabullenmişsiniz. Neyse, yine şu yazıyı yazmazdım da maç öncesi gassaraylı arkadaşlar fena canımı sıktı. Böyle bi inanmışlık, yencez'cilik... Yok artık! Nerde görülmüş bi insanın karısının kişiyi siktiği? Teheeey... Ciddi ciddi inanmış adamlar. Yıllardır öğrenemediniz. Fener-Galata maçları tek sonuçludur, fener yener.

Maç bitince de hepsi bi sinirli falan. Niye sinirlisiniz anlamadım amk. Gene mi hakemle kazandık naptık? Yıllardır yaptığımızı yaptık altı üstü. Kocalık görevimizi yerine getirdik asljdgalksjdhgjashg. Bi de sikerken nasıl bağırttıysak rekorlar kitabına girmiş galiba bunların çığlıkları alsjdghkladsgkdasg. Bir de rakı şişesi falan atmışsınız sahaya. Ondan önce de su atıyodunuz. Seneye de bi kavun, peynir, haydari falan atın bari de iyiden iyiye keyifli çakalım sljfdhklshgdfkhfahgk. Seneye kümede kalın bari amına koyim. Neyse, son olarak tüm gassaraylı arkadaşlarımıza şu şarkıyı armağan ediyorum:



Dipnot: Semih kızma lan:(

Çarşamba, Mart 16, 2011

Sevgili Günlük

Evet başlıktan da anlıcanız üzere bugün günlük tutmaya karar verdim. Tutuyorum. Yakalayın. Iyyyy beee. Son cümleyi unutun asldjghasdg.

Sabah 10.10'da Faithless - Dance4Life şarkısı eşliğinde uyandım. Bu çalan şarkı alarmımdı. O uyku sersemliğiyle "niye alarm çalıyo ki amk?" diye sordum. Yanlışlıkla ayarladım heralde diye tekrar gözümü kapadım, alarmı iptal edip. Gözler kapanınca şimşekler çaktı, "ulan alarm bu, nası yanlışlıkla kurulur ki amk?" diye kendimi sorguladım veee nihayet bir önceki geceden derse gitme kararı aldığım aklıma geldi. Derhal uyandım. Otomasyona girip hangi derse girceğime ve hangi derslikte olduğuna baktım. Burda bi aranot düşüyorum, bu yıl hiç okula gitmedim. Yaz okulunda bikaç kere gitmiştim. Sanırım 3 kere. Geçen yıl güz döneminde hiç gitmemiştim, bahar döneminde sanırım 2 kere gitmiştim. Ondan da önceki sene 0 çekmiştim. Neyse işte, sonuç olarak derse gitceğim için heycanlı bir o kadar da mutsuzdum. "Yeeaaa sikerler önemli bi ders değilse gitmem lan" dediğim anda Makro İktisat II diye yüzüme yumruk gibi indi. "Yani önemli tabii ama amfide değilse gitmem amk, doludur şimdi okul, havalar da ısındı" derken, eşşek kadar A9 yazdığını gördüm (bu amfi olduğunun işareti). "Yol gözüktü oğlum Burak sana" derken de derse gideceğime söz verdiğim, arkadaşlar arasında menapoz teyze olarak da bilinen Semih aradı "uyandın dimi lan" dedi. Velhasıl yola koyuldum. Amfiye girerken insanların suratlarında "kim bu yabancı?!?" ifadelerine rastladım. "Ecdadınızı siktiklerim, kim bu yakışıklı bakışı atsanız ananız mı sikilir?" diye haykırıp koşarak okuldan uzaklaştım. Tabii ki kaçmadım ve tıpış tıpış girdim derse. Çok garip bi ortam var. Öğrenci olduğuna kanaat getirdiğim kalabalık bir güruh, sıralar, tahtalar, pencereler falan var. Bu kadar kişinin aynı amaç doğrultusunda toplandığını görmek bana bi cesaret verdi. Neyse hoca geldi, başladı mıy mıy konuşmaya. Osmanlıca konuştuğu için pek bişey anlamadım ama sanırım faydalı bişeyler anlatıyodu. 3. dakikadan sonra uykum geldi. 4. dakikadan sonra gözlerimi zor açık tutuyodum. 5. dakikada biraz içim geçmiş. Ufak bi kestirmeden sonra (tahmini 2-3 dakika) gülüşmelerle uyandım. Biri espri yapmış sanırım. Neyse, ara verildi bi sigara içtim. Etrafı kolaçan ettim, güzel hatunları kestim, 2-3 güzel meme-göt görürüm ümidiyle. Göremedim. Tam yukarı çıkayım artık derken Murat ve Semih de teneffüse (teneffüs ne amk) çıkmış, onlarla takıldım. Sonra 3-5 arkadaş daha geldi. Sonra 3-5 tane daha. Ne zamandır görmediğim insanları falan gördüm öyle işte. Sonra hadi derse çıkalım dedi biri çıktık. Hoca girmiş o esnada, ben cool bi havayla içeri girdim. Hani belki 2-3 karı kızın dikkatini çekerim diye. Kapıyı açarken kafalar bana döndü. 3 salise sonra tekrar hocaya çevrildi kafalar. Kimse siklemedi anlıcağınız. Derken arkalarda bi hatunun hala kafasını çevirmemiş olduğunu gördüm. *Gel* işareti yaptı. Geçtik amfinin en arkasına. Başladık çılgınlar gibi sevişmeye. 1 posta, 2 posta, 3 posta... Ben duralım artık dedikçe o "daha hızlı Buraaak, daha hızlı erkeğiiiim" diye tüm amfiyi inletiyodu. Sonra uyandım, yine içim geçmiş dersin 3. dakkasında. Yine biri espri patlatmış, gülüşen öğrenciler var. Dedim stand-up gösterisi mi izliyosunuz orospu çocukları, 2 dakka uyutmadınız!!! Yok, tahmin ettiğiniz gibi demedim öyle bişey. Ama içimden geçirdim yani. Neyse, ders bitti yemekhaneye girdik. Menüde mercimek çorbası, sebzeli köfte, makarna, yoğurt, su ve ekmek vardı. Biz mi cenabetiz bilmiyorum ama Murat'a da, Semih'e de, bana da 2şer, 3er köfte gelmiş. Etrafı yokladım 10 tane köftesi olanlar var. Hepimiz de şişmanız. 10 köftesi olanlar sıska. Dedim heralde teyze bizi düşündü, fazla yemesinler dedi. Yemeğimizi bitirdikten sonra sigara içmek için dışarı çıkarken öğretim görevlilerinin bölümünün önünden geçtik. Öğrenciler üst katta, bunlar alt katta yiyolar. Dışarı çıkarken indiğimiz merdivenlerin üstüne eşşek kadar öğretim görevlilerine o gün ne menü verildiği yazıyo. Elma dilim patates, kemalpaşa tatlısı ve şuan adını hatırlayamadığım ama görünce "hadi bee" dediğim bi et yemeğini gördüm. Dahasına yüreğim dayanmadı. Kapılarından içeri "bi gün ben de öğretim görevlisi olcam, ben de yicem o yemeklerden" diye haykırıp ağlayarak uzaklaştım. Yok gene yapmadım tabii bunu. "Boğazınızda kalsın orospu çocukları" dedim, yanımdakilerin de onayını alıp sigaramı yaktım. Neyse sonra Green Cafe'ye gittik. Bizim fakültenin cix diye tanımayabilceğimiz mekanı. Dikkat ettim hiç kötü giyinen birileri yok. Hayır ortada mantık hatası var, fakültenin içine, derse 1 tane yüzüne bakılcak karı girmez, Green'de kimi kesiceğini şaşırıyosun. Green'in sahiplerinin bu karıları parayla tuttuğuna inanıyorum. Öğrenci değiller aslında. Neyse kahvelerimizi içtik muhabbetimizi ettik ve eve doğru yola koyulduk. Okulda geçen bir günüm işte böyleydi. Yarın da gidicem. Beslenme çantası hazırlamayı düşünüyorum. Bir ekmek arası salam-kaşar ve yanına bi elma ya da bi halley koycam. Bi de suluk tamamdır. Neyse bir sonraki okul günlüğümüzde buluşmak üzere, esen kalın, gömdüm.

Cumartesi, Mart 12, 2011

Şşş Tumblr Açtım

Ama tabii ki burayı, çocuğum gibi şefkat gösterdiğim, babam gibi saygı duyduğum, karım gibi sevdiğim, metresim gibi siktiğim bu bloğu bırakmıyorum. Orda sadece hususi arşivimden görseller yayınlıcam. Buranın görsel yayınlama mevzusu son derece sikko zaten. Güzel oldu. Mesudum yani. Pişman da değilim. Allah bir, ben tekim. Yok o başka bişeydi. Neyse işte linki sol taşakta, yok o da başka bişeydi sol panelde dicektim, var ama götünüzü kaldırmaya tenezzül etmeyen siz yurdum insanına bi kolaylık da ben yapıyor ve ahan da link diyorum. Ha bir de tumblr'ı olanlar bi dürtsün, yorumla link atsın, followlasın ne biliyim dumanla haber falan göndersin. Takip etcek insan bulamayınca kendimi boşlukta hissettim amınakii. Neyse hadi gömüşürüz.

Profiterol Yaptım Ulan!



Evet aşçılık çalışmalarımda kendimi aşma çabalarındayım. Son eserim de bu profiteroller. Umarım bi tarafınız şişer. Gömdüm bay.

Çarşamba, Mart 09, 2011

Mim

Çılgın blogger Girl with the red balloon (aldjgşladshşglasdg) mimlemiş.

Hayalinizdeki meslek nedir?
Aşçı.

Kışın sürmeyi en sevdiğiniz parfüm?
Yaz-kış aynı. Son 9 yıldır falan da aynısı sanırım. Calvin Klein - Be.

Çay mı, kahve mi? Kaç şekerli? Sütlü, sütsüz?
Çay. 2 şekerli. Sütsüz.

En önemli makyaj hileniz?
Wtf?

Tam şu anda kucağınıza bir cin düşseydi ve 3 dilek hakkınız olduğunu söyleseydi, ne olurdu?
Tam şu anda kucağıma bir cin düşseydi muhtemelen korkudan altıma sıçar, fevri bi hareketle ölümüne yol açardım.

Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği ve tatlı. Bu öğünlerden ömrünüz boyunca yalnızca bir tanesini seçmek zorunda kalsanız, hangisini seçerdiniz?
Hangi menüde ne var?

Eğer Hello Kitty olsaydınız, kurdelanız ne renk olurdu?
Eğer Hello Kitty olsaydım, o an dayanamaz vururdum kendimi. Bi ömrümü hatun donlarında baskı olarak geçirceksem, hatununa göre değişmekle birlikte iyi bitanesi denk gelirse, işler değişir tabii...

Eğer ömrünüz boyunca yalnızca bir tane takı takma seçeneğiniz olsaydı bu ne olurdu?
Bu çok hatunumtrak mimmiş lan. Piercing takı mı oluyo? Yıllardır bi onu takıyorum. Heralde o olur.

Sahip olmak istediğiniz bir yetenek?
Uçmak.

Bitince almaya devam edeceğiniz bir kozmetik ürünü?
Aaaaa! İbneye döndük. Deostick.

Eğer geleceği görme şansınız olsaydı, görmek ister miydiniz? Evetse tam olarak neyi görmek isterdiniz?
Hayır.

Gizli ünlü aşkınız kim?
Gizli olmamakla, herkesin bilmesiyle birlikte Liv Tyler.

Neden blog tutmaya başladınız?
Can sıkıntısı.

Salı, Mart 08, 2011

I Was Drunk



Yesterday I was drunk
With some chicks in the club
I don't remember who came back with me

And tonight I will drink
With some chicks in the club
I'm not sure I want uhlalala

Cumartesi, Mart 05, 2011

Elektrik Çok Önemli Bir Husustur

Dün akşamki konser (bkz. Parov Stelar) için evden çıkmadan önce duş alayım, temizleneyim, paklanayım dedim. Ve hayatımda ilk defa o dizilerde, filmlerde falan gördüğüm durum ortaya çıktı. Tam duş alırken elektrik gitti. Her yerim köpük, elimde duş lifi... Önce peder bey ergen şakası yapıyo sandım ama su gittikçe soğumaya başlayınca gerçeklerle yüzyüze geldim. İkibinonbir yılının İstanbul'unda, Ataşehir'inde elektrikler gidebiliyomuş, şaka gibi. Hatta film gibi. Bu sahneyi anca filmlerde izlerim diye sanmaktaydım. Neyse akabinde mecburen buz gibi suyla durulandım. O buz gibi su derime temas ettikçe ben polyannacılık yapıp "birazdan kaloriferin yanında nasıl da ısıncam heee" diye fakir avuntusu yapıyordum ki jeton paraşütle inişini tamamladı ve "kombi mi çalışıyo toynağını siktiğim? kalorifer çalışabilcek durumda olsa şuan soğuk suyla ne sikime durulanıyosun?" diye bi ses duydum. Neyse yorganın altına girip ısınma çabalarım neticesinde vücut ısımı -800 derecenin üstüne çıkartıp hazırlanayım bari dedim. Bu sırada da müzik dinlerim diye düşünürken az önceki ses "olm mal mısın? ne uğraşıyosun speaker ile? elektrik yok!!" dedi. Hak verdim. Giyeceğim gömleği hazırladım. Baktım kırış kırış hadi bi ütü çakayım derkeeeeen, "tamam sus, elektrik yok biliyorum" dedim, o söylemeden. Elektriğin gelmesini bekliyim madem, yapcak bişi yok diye fevri bir karar aldım. Beklerken bari şu yaşadıklarımı bloğa yazayım dedim. Malum ses, bu sefer benden hızlı davrandı "modem de suyla çalışıyo dimi ecdadını siktiğim?" dedi. Demek ki neymiş, elektrik olmayışı insanların psikolojisini bozabiliyor, şizofreniye meyillenmesine neden olabiliyormuş. Bir de elektrik çok önemliymiş.

Elektriği elektroniğe, ordan da müziğe bağlıcak olursak, dün gece Parov Stelar konseri vardı. Last.fm istatistiklerime göre son yıllarda en çok dinlediğim 5. isim. Beklentimin de üstünde eğlenceliydi. Götünü başını oynatmadan duramıyosun içerde amk. Öyle eğlenceli. Ki ben ne dans etmekten anlarım ne de çok fazla hazzederim. Velhasıl, kurtlarımızı döktük. Max the Sax de çok iyiydi. 2 hayal kırıklığım oldu konserle ilgili... First of all, Lost In Amsterdam nasıl çalınmaz ulan yeaa? Uzak ara en sevdiğim şarkısıydı. Çohüzüldüm. Secondly, abi konserin ortasında koskoca, aygırdan bozma Parov Stelar, sen kalk Max The Sax'in dudağına yapış. İkisi de erkek. En azından teknik olarak öyleler. Görünce şok oldum. Konsere birlikte gittiğim kalabalığa döndüm bi kısmı dans ediyo bir kısmı muhabbetteydi, farketmediler. Sonra Emirhan ile göz göze geldik. Ve dayanamayıp biz de çılgınlar gibi öpüştük o gazla. laşjsdghşlasjhdgşlasdhşlasdg. Şaka lan şaka. ŞAKA DEDİM DALYARAKLAR AKILLI OLUN!!! Akıllı olduysanız devam ediyorum kaldığımız yerden, Emirhan da şok olmuş gözlerle bakıyodu, bir o görmüş bizimkilerden. Etrafımızdakilere durumu anlattık. Semih çok ilgilendi mesela. Hemen "hani nerde" falan diye çırpındı. İçimize bi kurt düştü o vakit Semih'le ilgili. Acaba? dedik... Acaba... Neyse yapmaz öyle şeyler bizim Semih diyip konseri izlemeye devam ettik. Ama gözümdeki Parov imajı yerle bir oldu amınakiim. Bildiğin ibneymiş. Gören de adam sanar peeh. Ghetto'ya da çok yakışıyo Parov bu arada, bunu farkettim. Bunun ibneliğiyle bi alakası yok. Neyse öyle işte, hadi allæmaned.

Cuma, Mart 04, 2011

Yılmaz Özdil'le Konuştum + Parov Stelar Konseri

Konuştum dediğim, mail'leştik. Böyle okuduğum, dinlediğim, izlediğim ünlü insanlarla mail yoluyla, sanal alem üzerinden de olsa konuşunca çok seviniyorum amk. Hiç cool değilim. Mesela Yılmaz Özdil'in mailini gördüğümde de ilk tepkim, o an yanımda bulunan arkadaşa dönüp, suratımda gereksiz bi yavşaklık, ağzımda salyalalarla "Yölmöz Özdöl mööl ötmöş lööööön!" oldu. Halbuki "pfff, bu Yılmaz Özdil de bi rahat bırakmadı peşimi yeeaaaaa" diyebilir, yanımdaki arkadaşa çok daha cool görünebilirdim. Olmadı. Ama zaten arkadaşım Yılmaz Özdil'in kim olduğunu bilmeyen bir cahildi (üzgünüm, öylesin). Neyse, saygıdeğer Yılmaz Bey'e mailime cevap verdiği için burdan teşekkürlerimi sunuyorum. Mail konusu Bloglara erişimin engellenmesiydi. Yazısında buna ufaktan bir değinebilirse sesimizin daha etkili olabilceğini düşünmüştüm. Sayın Özdil şu şekilde cevapladı:

"Değerli Burak,
Teşekkür ederim.
Maalesef hukuki boşluk var bu konuda, korsanları engelleyeyim derken, kurunun yanında yaşı da yakıyorlar.Aslına bakarsan, blog mantığı yaygınlaşmasın diye hukuki boşluğu doldurmuyorlar.
Yılmaz."

Burdan çıkardığım 3 sonuç var. 1. hukuk in turkey sucks monşer. Ama bunu zaten biliyoduk. 2. Sayın Özdil yazısında değinmicek (:/). 3. Sayın Özdil köşesinde kullandığı yazı biçimiyle özdeşleşmiş, mailimi de köşe yazısı yazar gibi cevaplamış.

-------------------------------------------------------------------------------------------

Bu arada dün akşam itibariyle İstanbul'a tekrardan giriş yaptım. Konser monser mevzuları var, onlara katılıp döncem. Mesela bu akşam Parov Stelar var. Çok mutluyum amk, sonunda sınav dönemine denk gelmeyen bi Parov konseri! Ve biletler bitmeden alabildim biletimi. Ve şunu anladım, kafam güzelken şehirlerarası yolculuk yapmayı seviyorum. Bir de nasıl uykusuzluk çektiysem bundan önceki günlerde dün akşam 7'de yattım bu sabah 8'de kalktım amk. Onüçsaatkısabizamandeğil.

Salı, Mart 01, 2011

I See Dumb People

And they don't know they're dumb. Evet, Sixth Sense filmi repliğinin modifiye edilmiş hali. Olm mal mısınız lan? Tamam, destekçisiyim şu "Bloguma Dokunma" hareketinin. Yıl ikibinonbir hala sansürcü zihniyet var, üstelik sanal alemde ve büyük firmaların çıkarlarına itaat eder bi halde falan fişman. Ama aranızda ciddi ciddi bloğunun silineceğini, bir daha erişilemeyeciğini düşünenler var. Lan mal mısınız, niye kapatılsın amk? Digitürk'ün, yayın haklarını korumak için koskoca Google'ın hizmeti olan Blogger'ı kapatabilcek götü mü var sanıyosunuz? Digitürk ne lan? Tırt. Google donunda sallar amk. Hem Türkiye'de yaşanan bi olay neden tüm dünyadaki blogger'ları bağlasın? Digitürk'ün, hatta Türkiye'nin böyle bi yaptırım gücü olduğuna mı inanıyosunuz? Hiç mi kafanız basmıyo olm? Kuşbeyinsiz misiniz lan? Pokemon musunuz?! Youtube'a erişim engellendiğinde youtube'daki tüm videoları sildiler mi? Yöö. Eee? Ayrıca DNS diye bişey var, onlar engeller biz kırar gireriz. Yıllardır böyle süregelmiş, şimdi mi aklınıza geldi internet sansürü? Neyse, "Bloğuma dokunmazsan en adi orospu çocuğusun" hareketi başlatıyorum ben de şuan.


Birkaç saat sonra gelen edit: Valla soğudum blogspot'tan ya. Aylardır "ne zeki insan" diye takip ettiğim onlarca insan daha sayfasının bulunduğu blogspot'un, saatlerini harcadığı websitelerin, sanal alemin ne olduğundan haberi yokmuş meğer. Şu yazıyı yazarken taşak geçer moddayım, şimdiyse resmen üzgünüm çünkü o zeki insan dediklerim hödükmüş ulan! Hala daha "Ay benim bloğuma girebiliyo musunuuuuz" diye soran ve bunu "tabii ki giremiyoruz çünkü blogspot kapatıldı" diye cevaplayanlar var Facebook'taki açılmış gruplarda. Tü alla belanızı amk yaa. Bir de Telekinesis'le gayet izah edici ve mantıklı anlatma çabalarımıza da "küstahlık" ve "ukalalık" diye yaftaladınız ya... Telekinesis'in "hepsinin kafasını klozete sokup götünü sikelim" lafı hissiyatıma tercüman oldu resmen. Üsturuplu açıklamamı yapıyorum: Blogspot sitesi kapatılmamıştır. Sadece Türkiye'den erişime kapatılmıştır. Zaten bu tip erişime engellemelerde site kapatılmaz/silinmez. Şuan nasıl Youtube'a erişebiliyorsanız Dns ayarlarınızı değiştirerek, hiçbir başka şeyi ellemeden Blogspot'a da pekala girebilirsiniz. Aynı ben gibi. Kapandığını da sizlerden öğrendim zaten, farketmemiştim. Ama isterdim ki, Türkiye'deki bikaç Lig Tv linki veren yüzünden Yeni Zelanda'daki, Çin'deki, Peru'daki blogger'ların blog yazma hakkının elinden alınamayacak olmasını düşünebilseydiniz keşke.