Perşembe, Kasım 03, 2011

Buuurrsaaaaağğğ!

Bu şehir allaaan hikmetiyle yaşar, bu şehir zikrini çekeeaaağğğrr...

Cuma, Ekim 21, 2011

Siyaset Var Dediler Geldik!

Birileri öldü. Tam sayısını bilmesek de belki 100-200 tane ("karşılıklı") "insan" öldü. 1-2 gündür de bu insanların ölümü üzerinden sağ açıklar, sol bekler siyaset yapıyolar ve birilerine bilmeden prim kazandırıp duruyolar. Şu halinize üzülmüyorum çünkü biliyorum ki 2 gün sonra normale dönüceksiniz, aferin.

Pazartesi, Eylül 19, 2011

Ben Yaptım Oldu!!!

LMFAO - Party Rock Anthem vs. Sinan Yılmaz - Kolbastı from Burak Temiz on Vimeo.

Gördüğü üzere benim yapımım. Video editting olayından pek çakmadığımdan pek profesyonel bi iş çıkmadı ama olsun.

Dipnot: Haziran 3 tarihli postumda da bahsetmiştim (bkz. http://gunlukzirvalamalar.blogspot.com/2011/06/amerikan-kolbasts.html) şimdi görselleştireyim dedim.

Cuma, Eylül 09, 2011

Uludağ Üniversitesi Otomasyon Kuralları

Welcome to Uludag University. The first rule of Uludag University is: you do not talk about Otomasyon. The second rule of Uludag University is: you DO NOT talk about OTOMASYON! Third rule of Uludag University: Otomasyon yells "Service Too Busy!", the life is over. Fourth rule: only two to a fight, you and otomasyon. Fifth rule: thousands of fights in a day, fellas. Sixth rule: No Firefox, no Opera. Seventh rule: fights will go on as long as otomasyon want to. And the eighth and final rule: if this is your first time in Uludag University, you have to fight.

Salı, Eylül 06, 2011

Sevgili Arda Turan

Önce Kazakistan maçı sonrasında, yurdum insanı Dünya Kupasını kaldırmışız edasında sevinirken, sen de o tatlı rehavete kapılıp (bkz. post ejaculation syndrome) "halkların kardeşliği" anatemalı bi açıklama yaptın. Bugünkü maçta da penaltı kaçırdın. Dostum... Bir Fenerbahçeli olarak seni hakkaten severdim, severim, büyük ihtimalle de seveceğim. Amma ve lakin, şuan "kim olmak istemezdiniz?" diye sorsalar, 1 saniye düşünmez senin ismini veririm. Çok büyük sıçtın. Geçmiş olsun. Teknik direktör Şenol Güneş falan olsa, banko bi sonraki kadroya alınmazdın lan :D Hayır bi de Türkiye'de oynadığın yıllarda her hafta, olmadı 2 haftada bir basınla papaz olup dururdun. Hiç mi aklına gelmedi papaz olduklarının yapıcağın herhangi bir siyasi açıklamaya karşı milleti galeyana getirip anana, bacına, Sinem'e sövdürceğini?

Şu futbolculardaki siyaset aşkına da anlam veremiyorum. Genelde siyasetle alakası olmayıp da siyaset yapanlar, halka yön vermek ya da bakış açısını genişletmek isteyenler sanatçılar olur. Ama bizim ülkede sanat siklenmediği için sanırım bu iş futbolculara (sporculara da değil, direk futbolcular) kalıyor. Çünkü ne zaman çok önemli bi galibiyet alsalar galibiyette en büyük pay sahibi olan maç sonrası röportajlarda siyaset yapıyor. Bak Hakan Şükür'e... Adam o kadar çok önemli galibiyet aldırdı ki sonunda milletvekili oldu amk. Torinolu Şaban mecliste ulan! Meclisinde zamanında efsaneleşmiş isimleri görmek isteyen tek ülkenin vatandaşı olmaktan ne kadar büyük gurur duysak az sanırım...

He bi de, zamanında Emre Belözoğlu penaltı atarken ıslıklanırdı. Önümüzdeki maçlarda Arda kullanırken tribünlerde Sinem Kobal'ın fotosu yapıştırılmış şişme bebeklerle cinsel ilişkiye girilmesini bekliyorum aksdgflkajsdhlkdg.

Pazar, Eylül 04, 2011

Yeşilpınar!

Yeşilpınar adlı Eyüp Belediyesine bağlı semtten, oturduğum yere gelene kadar:
Yeşilpınarda durağı ararken kadının birine "Akşemsettin durağına..." diceğime biraz öncesinde önünden geçmiş bulunduğum ve geçerken "ne durağıymış lan bu" diyerek beynime kazıdığım "Ş.Öğretmenler İÖO durağına nasıl gidebilirim" dememle bu yolculuğun pek hayırlara vesile olmıcanı anlamıştım. Akabinde yokuş yukarı-aşağı koşar adımlarla durak aranıp durdum. Sonra 99 numaralı otobüse binceğime 39'a bindim. Şunu farkettim ki 39 hattı otobüslerinin güzergahı hiç hoş değil. 4 adet, farklı farklı, eski sevgililerimi hatırlatan yollardan geçiyo. Film şeridi tadında bi yolculuktan sonra Çemberlitaş'ta mı ne inmek durumunda kaldım tabi. Eminönü'ne geçmeyi extradan tramvay kullanmak zorunda kalarak başardım. Bu sefer de "daha kısa sürede giderim lan" diyip Üsküdar vapuruna bincem diye kalkıp Kadıköy vapuruna bindim. Kadıköy'den tekrar otobüse bindim eve gitmek için. Sürekli yanlış araçlara binmemin getirdiği haklı sinir harbi sonrasında gevşemiş olcam ki otobüste uyumuşum. Gözümü açtığımda inmem gereken durağa 1 durak kalmıştı. Heralde onda da uyuyakalıp son durağa gitseydim yatırıp kendimi sikerdim. Yukardaki "bugünlük bu kadar yeter" demiş olcak ki, en sonunda işim rast gidebildi. Çok yaşa tanrım.

He bi de, bence şişman insanlar toplu taşıma araçlarına binerken çift bilet vermeli. Belki rencide olurlar da kilo vermeye uğraşırlar böylece. Sağlık bakanı da paralel bi görüşle, zamanında "obezlere şişko diyelim" şeklinde bi söylemde bulunmuştu. Görüyorum ki haklı. Zaten şişkoya neden şişko denmez aklım almıyo amk. Aman rencide olmasınlar, aman alınmasınlar... Ulan toynağını siktiğim adam/kadın aynaya bakınca anlamıyo mu şişko mu değil mi? Bi şişko kendine şişko diyemiyosa tüküreyim onun kalıbına arkadaş. Azcık kalıbının adamı ol ya. Bu ne bohem yaşam lan! Bi de yani o sana saygılı davranıyo mu peki? 1.5 kişilik koltuk kapladığında sen 20 cm.lik alana göt sığdırmakla uğraşırken sana saygısızlık olmuyo mu lan? 2 bilet atsınlar piçler.

42!

Facebook'ta birinden görüp paylaştığım bi haberle şoka girdim amk. Buraya bi tık şimdi. OOOHAA dimi? Ulan nasıl 42? Birincisi kopmadı mı amk? O eller ölümden önce sanırım şu haldeydi: Buraya da bi tık. İkincisi kim saydı lan 42'yi? Net bi sayı sonuçta 42. 40-45 değil, direk 42. Duvara çizik mi atıyomuş her seferinde? Neyse, üçüncüsü 42. posta kaç dakka sürmüştür acaba? Çocuğun son zamanlardaki hali de şu olsa gerek: Buraya da tık sonra başka tıklattırmıcam bi yere söz. Dördüncüsü, bu çocuğa 42 kere cacık imal ettiren porno arşivini istiyorum amk!!! Beşincisi bu çocuk nasıl Türkiye'den değil de Brezilya'dan çıkmış? Ne vicdansız analar babalar var yahu. İnsan bi çocuğunu Rio karnavalına falan götürür...

Penguenler vs Yobazlar

Bir penguen ve karısını kara çarşaf giymiş bir yobaz arasındaki benzerlik nedir? 2'si de akıl almaz şekilde eşlerini tanıyabilir.

Perşembe, Eylül 01, 2011

Dövme

Tabularımı yıkarak, yıllardır soğuk baktığım 3 gün önce bi anda ısındığım dövme konusunu 2 gün içinde sonuca ulaştırıp dövmemi yaptırdım amk:D 2. seansa da girip tamamlanınca buraya koyarım artık. O diil de şimdi dövme yaptırdım, kuul oldum ya... Kızlar teklif etcek dimi bundan sonra? akjdgalksjdhgl.
Dövmeyi Kadıköy'de Dövme Dolap Tattoo & Art'ta, Ulaş'a yaptırdım. Stüdyo nerde? Barlar sokağının sonuna gelince karşıdaki sokağa devam edin, ilk sağa kıvrılın, 50-60 metre sonra, modaya giden yola çıkmadan sağda kalıyo. Karşısında aile hekimliği zamazingosu falan var hatta. Hatta şöyle bişey de var: Tık. Niye bu adamın reklamını yapıyorum kendi bloğumda, babamın oğlu mu? Değil tabii ki. Ama ilk dövmem ve inanılmaz içime sindi. Adam bildiğin sanatkâr:D Stüdyoda öyle katalog falan yok. Eğer aklınızda bi tasarım varsa gidip gösterin. Üzerinde biraz oynayıp size çok daha içinize sinen bi tasarım çıkarıcaktır. Haa, aklınızda tasarım yok mu? Daha güzel! Gidin, oturun Ulaş'ın karşısına ve hayatınızı etkileyen bi hikayenizi anlatın. Yahut direk kendinizi anlatın. Emin olun kafasında reddedemeyeceğiniz bi tasarım oluşturup önünüze koyacaktır!!! Fiyata gelince, standart. Gidip denyo, kütük bi herife, düz bi dövme yaptırana kadar paranızın son kuruşuna kadar hak ettiği bi dövmeniz olması sanırım (!) çooooook daha mantıklı... Benimki tamamlanınca buraya koyar, ne demek istediğimi çok daha iyi şekilde anlatmış olurum:)
Dipnot: Abi ordayken bikaç müşteri olmaya aday insan geldi. Rica ediyorum bi dövmeciye girip "yaaa şurama bi dövme yaptırcam ne yaptırıyım?" demeyin. Amına koyim, sen taşıcan lan o dövmeyi. Ya dediğim gibi önce bi kendini anlat veya kafandaki tasarımı sun ya da stüdyodan içeri girmeyin ulan! Ben sinir oldum, dövmecileri düşünemiyorum.

Ha bi de dün müdavimi olduğumuz barın (İncir Pub @Kadıköy) önünde mal mal oturup etrafı keserken -her zamanki gibi- tartıcı çocuk geldi. Belinde boncuk atan tabanca. Kaptık elinden, eğlence dünyasının kapılarını aralıyoruz. Oraya buraya boncuk atarken bi arkadaş su şişesini vurcam diye nişan aldı. ŞLAAAK diye bi ses çıktı sonra, bi baktık su şişesinin yarım metre yanında duran eleman gözünü tutuyo :s Şaka mı değil mi diye şoka girmişken asıl şokla karşılaştık. Elini gözünden bi çekti, boncuk orda!!! Adam boncuğu göz kapağıyla tuttu olm!!! Üstelik sekip gelmedi, tabancanın ucundan çıktığı gibi adamın gözüne O_o Cüneyt Arkın yarak yemiş, biz kurşuna kafa atardık!!!!!1111!!!1!!11!BİRBİR!!!1 aksldghflkadsglgasd.

Pazartesi, Ağustos 29, 2011

Spor Toto


Şair burada 2 lira vererek oynadığı Spor Totonun 1 lira 10 kuruş kazandırmasına sitem ediyor. Hiç kazanmayaydım amına koyim?!

Perşembe, Ağustos 25, 2011

Meğer...


Dipçik: Ben de isterdim üstü çıplak daha kaliteli bi fotosu olan MJ bulayım fekat rahmetli pek ar namus sahibi insanmış ki bulamadım :/

Çarşamba, Ağustos 24, 2011

200

Dö Jasmin'in de katılımıyla cicişlerimin sayısı 199 oldu. 200'e 1 kaldığını basit bi matematik hesabıyla çözümleyebiliyorsunuz diye umuyorum. Şimdi sıkı durun... 200.ye çok büyük bi hediye vermeyi planlıyorum. Eminim hepiniz 200. keşke ben olsaydım diye imrenicek, gıpta ediceksiniz. Hediye ne mi? 200. cicişim 1 hafta boyunca benimle sevişme imkanına sahip olucak!!! Evet, evet yanlış duymadınız! Tam 1 hafta boyunca, sabahlara kadar, duvardan duvara, patküt, yoğurtlaya yoğurtlaya tokuşcaz!!! Bi daha başkasına siktirmiceksiniz kendinizi, bi hafta daha nolur diye yalvarcaksınız, söz asljdghşdajshg.

Baya Önemli Dipnot: "Erkek olursa nolcak ekiekieki" gibi gevrek, bi o kadar da gereksiz espriler yapanlar olucaktır. Hatta muhtemelen olmuştur da. Birincisi, yapmayın böyle espriler, hoşbeş olmuyorum. 2.si, kişi isterse sikerim, acımam. aşlsojghşalsdhgag. Şaka lan, şaka. Şşşş, şaka diyorum çek yukarı o donunu. Olm domalmasana, erkek adamsın amk... alşjsghaşsjhdg. Neyse, geyik de bi yere kadar. Tabii ki kendisiyle sevişmicez. Onun yerine bi altılıya falan ortak oluruz ödül mahiyetinde. Hadi kaçtım.

Oyunlar, Blogger, Hocam

1. Bilgisayar oyunu sevdalıları (bkz. ben) için haberleri toparladım. Ardarda sıralıyorum vakit kaybetmeden:

FM 2012 sanırım her yıl ki çıkış tarihinden (ekim ayı) biraz daha geç çıkacakmış.

Dota 2 çıkış tarihi 2012'ye ertelenmiş. Bu arada sanırım bu ay, 1.000.000$'lık bi Dota 2 turnuvası yapılmış dünya çapında. Ukraynalıların takımı kazanmış.

Blizzard'ın 2011'de oyun çıkartmaması üstüne oyunculardan ve daha önemlisi Blizzard'ın yatırımcılarından Activision firmasından gelen tepki üzerine, firmadan "Diablo 3 için çalışmalarımızı 2011'de çıkacak şekilde sürdürüyoruz" açıklaması geldi. Hadi bakalım nihayet çıkacak galiba harbiden. Ayrıca Türkçe versiyonu da çıkabilirmiş. Ayrıca reel para kazanmak için Auction House sistemi çıkacakmış.

The Sims paket üstüne paket çıkartıyo amk. Yeni bi Stuff Pack (Town Life) çıkartmışlar. Expansion Pack (The Pets) de yolda...

Assassin's Creed'in yeni çıkacak oyunu olan Revelations'taki bazı karakterleri sayıyorum: II. Bayezid, Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim. Bu ne lan?!

Bu kadar oyun haberi yeter. Daha doğrusu ben bunları oynuyorum, diğerlerini siklemedim askdhgfaksg. Neyse...


2. Blogger'da gene bi sıkıntı yaşıyorum amk. Bu sefer de Chrome'da yeni kayıta tıkladığımda sekme donuyor. Opera'da sorunsuz. Ben hayatımda bu kadar saçma bi durum görmedim ulan. Google hizmeti olan Blogger, yine bir Google hizmeti olan Chrome'da çalışmıyo. Yapıcağınız işi sikeyim arkadaş. 2397562953619 elinizle bi siki doğrultamadınız gitti...


3. Bi alttaki yazı (Hocam.com mevzusu) üzerine taşak geçenler oldu. Yazıyı ekranınızın güzel bi yerine doğru almışken Ctrl+A'ya basarsanız o geçtiğiniz taşakları teker teker götünüze sokcağınızı umuyorum :*

Salı, Ağustos 23, 2011

Hocam & Üniversite

Hocam.com'a üye olmak istiyorum çünkü: üniversite mdeki arkadaşlarımı bulmak, yeni insanlarla tanışmak, sitedeki onlarca eğlenceli oyunu oynayarak eğlenmek, bilgi yarışmalarıyla zekamı ve bilgi dağarcığımı test etmek/geliştirmek, forumda keyifli zaman geçirmek istiyorum.

Hacım koy götüne rahvan gitsin oyunmuş, forummuş, bilgi yarışmasıymış... Hepsi fasafiso. Bi kere bu üstte saydıklarımı yapmak istesem ne diye Hocam'a üye olmaya kasayım ulan? Zilyon tane forum var, oyun sitesi, bilgi yarıştırma sitesi var. Girer birine, hiç üyelikmiş vırtmış zırtmış uğraşmadan işimi görür arkama bile bakmadan sağ üstteki X'e basarım arkadaş! Hocam'da herkes sevişgen arkadaş. Hangi hocam üyesi arkadaşımla konuşsam vay efendim şunla tanıştım, vay efendim bunla tanıştım. Maşallah tavşan gibi işliyo site. Vermeyeni üyelikten mi atıyosunuz napıyosunuz anlamadım ki. Hal böyleyken accık ucundan da biz nemalanalım dedim ve üye olmaya çalışıyorum işte anasını satiim. Neyse inşallah moderatörleriniz yazının bu kısmına bakabilcek zekaya sahip değildir. Öptüm say, gömdüm bay.

Pazartesi, Ağustos 22, 2011

@İstanbul

Evet sonunda İstanbul'a gelebildim. Sonunda, çünkü cumadan dönebilcekken öğrenci belgesi almayı unutmak gibi mallık yapıp pazartesiye kadar beklemek durumunda kaldım. Bitti miiiiğ? Bitmediiiiğ (bunu İstanbuldaki şehir hatlarında gidip gelen vapur içindeki limon sıkacağının yanında 5li tükenmez kalem satan amcanın edasında okuyun). O öğrenci belgesini alabilmek adına sabahın 12sinde kalktım, atladım minibüse gittim okula. Yarım saat bekle dedi lavuk da çıkartmak için. Yazıcının motor mu soğuk niye bekliyorum amk? Ver ulan çabuk şu zamazingoyu, gitmem lazım benim, ağzını yüzünü siktirtme bana burda mesai arkadaşlarının yanında dedim. Yok öyle değildi. Tabii beklerim diyip aşağıda sigara içip soda içtim. Farkettim ki yıllar geçtikçe oruç tutan sayısında azalma yaşıyoruz. Yahut yaz sıcakları dicem de bugün hava sıcak mıcak değildi, tutmaları gerekirdi. Neyse, 15 dk sonra sıkılıp hacı şu bizim belgeyi artık çıkartsan da gitsem ben de daha bavul toplucam diyip aldım belgeyi. Akabinde eve gidip hazırlandım vs. Tekrar yola çıktım, terminale doğru yollanıyorum ufaktan. Tam okula geldim "öğrenci belgesini nereye koydum lan ben?" diye aklıma hiç takılmasını istemediğim bi soru takıldı. Attım elimi çantaya... Böyle hani hiç yaşamadım, umarım da yaşamam ama sanırım yanındaki hatunu sikmeye meyledip elini genital bölgeye atan bi adamın, kadının kadın değil de transeksüel olduğunu anladığında (bkz. avuçladığında) suratında oluşcak jest ve mimiklerin bütününü suratımda hissettim. Ulan sen o sikimsonik kağıt parçası için fazladan 2 gün Bursa'da, hem de herkes memleketine döndüğünde bekle. Sonra 2 dk.lık dalgınlıkla o belgeyi unut... Ufo gören masum köylüye döndüm ve bilinçsizce annemi aradım. Acımı paylaşayım derken anne de fırça çekti saolsun. Çok yalnızım:/ Rumuz: 23 M İst.

Perşembe, Ağustos 18, 2011

Anlam Veremediğim Şeyler Var Vol. IV

Türk kadınları... Sizle ilgili bi tespitim var, anlam veremediğim. Ulan ya babanızla sorununuz var ya da eski erkek arkadaşı unutamama sendromu. 18-19 yaşını geçtiğiniz an bunlardan birine sahip olmazsanız nefes alamıcakmışsınız gibi amk, bu ne lan? Tamam biz de ailemizle sorun yaşıyoruz, biz de aşık oluyoruz da, sizdeki daha çok dertsiz, tasasızken "off keşke aşık olsam birine de bana bi kazık atsa ben de aylarca ağlasam dursam" tadında... Hepten mazoşist misiniz nesiniz amk? Aklınızı başınıza devşirin.

Salı, Ağustos 09, 2011

Google Fucking Maps!

Google maps'e girip yol tarifi al'a (get directions) tıklayın. Başlangıç noktasına Çin (China), varış noktasına Tayvan (Taiwan) yazın. Tarifte 48. adıma gelin. Gülün.

İzleyicilerim Gözükmüyo Lan!

Blogspot seni sikerim! 2 dk adam ol amk yaa.

Çarşamba, Ağustos 03, 2011

532

5 dk kadar önce telefonum çaldı. Baktım arayan numara: "532". Net. Ulan kafam mı güzel noluyo amk demeye kalmadan açtım. Türkselmiş. Orospu çocukları yüreğime mi indirceksiniz lan! Ha bi de az önce metalci, romantikli yazı yazan (bkz. ağlak edebiyatı), hemcinsim bi blogger'a denk geldim es kaza. Yine yüreğime iniyodu. Ulan erkek dediğin yarak kürek muhabbet yapar, karıya kıza laf atar, sikinin keyfine yaşar. Bu ne? Oturup evde ne kadar yalnızım diye ağlıcan mı lan yarrraaaam? Emre Aydın mısın orospu çocuğu? melancholiq_depresiff_crazyrocker_96@hotmail.com musun amk? Neyse, kaçtım.

Eğer

Bu gezegen (bkz. Dünya) insanlar için tanrı tarafından yaratılmışsa, sivri sinekler tanrının insanlıkla taşak geçmesidir. Net.

Pazartesi, Ağustos 01, 2011

Sıcaklar

Son günlerde yaşadığımız iflah siken sıcakların nedenini buldum. Küresel ısınmaymış, şuymuş buymuş... Tırt hepsi. Tek nedeni var, "yaaa havalar da bi ısınmadı" ya da "yaz da bi türlü gelmedi yaa" diyen orospu çocukları. Al işte geldi ve terli götlerimize girdi amına koduklarım, mutlu musunuz?

Anlam Veremediğim Şeyler Var Vol. III

Selüliti olan kadınların mini etek-şort giymesine anlam veremiyorum. "Baaaak selülitlerimeee" der gibi. O ne lan? Baldır dönmüş Türkiye'nin Ege kıyılarına hala gösterme sevdası nedir amk?! Selülitin varsa, utanıcaksın ve saklıcaksın arkadaş. Bu kadar kendinizle barışık olmayın! Adam olun!

Perşembe, Temmuz 28, 2011

Hayat Enteresanlıklarla Dolu

Çünkü; zerre sevmediğim ve uyuşturucu bağımlısı olan sanatçılar 28'ini görmeden ölüyomuş bunu anladım. Bkz. Amy Winehouse, Kurt Cobain, Jimi Hendrix. Umarım Amy de Cobain gibi ölünce efsane olmaz. Umarım! Diğer sanatçılar, siz de ayağınızı denk alın bak sevmediklerim ölüyo! Ona göre! Akıllı olun!

Çünkü; işe başladım.

Çünkü; dün Hrant Dink trendmiş twitter'da ve "şehitler için o kadar üzülmüyosunuz", "X kişisi (Türk ırkından random bi ölü koyun X yerine) ölünce bu kadar büyük olay niye olmadı" tarzında son derece şovenist, beyinsizce, mantık yoksunu yazılar yazılmış, tivitler atılmış. Dink'in ölümünden beridir ne zaman bi yerde biri Hrant dese bu tip yırtık dondan fırlayan IQ yoksunlarına rastlamak mümkün, o yüzden tuhaf karşılamadım. Beyinsiz olmak onların suçu değil, doğuştan gelen bi durum. Şaşırdığım nokta ise "Hrant Dink kim ya tanımıyorum bile xD" diyenler... Yani tamam, gerizekalılık, cahillik ayıplanmaması gereken bi durum. Ama neden sosyal internet ortamında "ben cahilim ve yetmez gibi de ultra gerizekalıyım" diye bağırmak ister ki bi insan?

Çünkü; hemen hergün bikaç blog okurdum en azından. Fakat işe başladığımdan beridir, yaklaşık bir haftadır 1 tane bloğa girmişliğim yok. Bana kalan zamanda ya kafam güzel ya da dizi-film izliyo oluyorum.

Çünkü; bugün işte bi masa kalkarken 25 kuruş tip bıraktı. Bildiğin 25 kuruş. Hesap 27.75 tuttu, 30 lira kutuya bıraktılar, para üstünü beklediler, kalkarken de 25 kuruşu bırakıp diğer bozuklukları aldılar. Şimdi mantıken bırakırsın ya da bırakmazsın o senin bilceğin iş. Ama hiç 1 lira altında tip bırakan görmemiştim.

Çünkü; insanlar kendilerine gizemli bi hava vermeye çalışıyo. Cool mu olduğunu sanıyosun yarrraaaaaam?

Çünkü; 16 yaş altı bi yığın hatun sikiş sokuş muhabbetiyle donatıp durmakta tumblr'ı. Seviye sıfırın altında 17541825481624 derece amk. Resmen cinsellik açısından yozlaşıyoruz bence. Biz o yaşlardayken hatunlar öpüşmeye ters bakardı lan. Çok mu erken doğmuşum ne?!

Çünkü; öyle işte ne biliyim amk. Hadi kaçtım.

Pazartesi, Temmuz 25, 2011

Facebook'taki Reklamlar

Profiline kim bakmış, kimler online, kim seni silmiş, kim ne kadar tıklamış seni vb zırvalıkların bu noktaya kadar gelmiş olması... Face'te bu reklamı görüp de büyük bi umutla tıklayan insanlarla tanışmak istiyorum.

Dipnot: "Sevişmek" lafına da oldum olası ayar olmuşumdur. Bu da böyle bi anımdı.

Cumartesi, Temmuz 23, 2011

Pazartesi, Temmuz 18, 2011

Akrabalık İlişkileri

Gözlemlediğim kadarıyla birçoğumuz akrabalık ilişkilerindeki isimlerin karşılığını ya bilmiyor ya da sıkıntı yaşıyor. Gün itibariyle artık buna bi son vermeliyiz diye düşünüp sizlere kimin kim olduğunu kendim üzerinden varsayımlarımla anlatıcam.
Şimdiiik... Ben, benim. Beni doğuran kadın annem oluyor. Buna yardım eden erkek babam. Mesela ben 40-50 yaşlarında biriyle evlendim. Karım oluyo. Bunun da benim yaşlarımda bi kızı var, üvey kızım oluyo. Üvey kızım babamla evlense babam benim damadım oluyo. Karım da babamın üvey annesi. Kızım da benim üvey annem. Babam bana kayınbaba derdi. Karımla bi oğlumuz olsa, babamın kardeşi olurdu aynı zamanda da torunu ve hatta aynı zamanda kayınçosu. Kızımınsa hem kardeşi hem de kaynı olurdu. Babamla kızımın da bi çocukları olsa benim hem kardeşim hem de torunum olurdu. Karımın hem torunu hem de görümcesi. Kızımın hem çocuğu, hem de kardeşi. Oğlumla babamların kızını yani kardeşimi yani torunumu evlendirirsek... Neyse ben kaçar gençler, daha fazla kafa bulandırmıyım.

Düz Adamla İktisat Dersleri

Bu amına kodumunun eğrileri sağa ya da sola kaymadan bi adam gibi yerlerinde dursalar olmuyo mu lan?

Cuma, Temmuz 15, 2011

Götünüzden Element Uydurmayın!

Bundan sonra lisedeki ders kitaplarında öğretilmesi gereken periyodik cetveli kendi ellerimle hazırladım.

Perşembe, Temmuz 14, 2011

Anlam Veremediğim Şeyler Var Vol. II

İnsanlar Tumblr, Blogger vs profillerinde/sayfalarında neden açıldığında otomatik olarak çalmaya başlayan şarkılar koyar? Uyandığında müzik açıp uyurken kapatan benim gibi bi insan için oldukça irite edici. Hayır yani ne diye dikte ediyosun dinletmeye? Senin egon tatmin olcak diye ben bu işkenceyi çekmek zorunda mıyım arkadaş? Hele bi de bi huyum var, ki bana bunu yazdırmaya sebebiyet veren de aslında az önce yine birilerinin dikte etmesi, tumblr'da falan sürüyle sayfa açıyorum aynı anda. O müzik hangi sayfanın neresinden geldiğini bulana kadar çok ağır küfür yiyosunuz, 1. ve 2. dereceden bütün akrabalarınıza sırayla halleniyorum kapatana kadar. Yapmayın. Koyun kenara çok istiyosanız bi music player, müzik zevkinizi merak eden insanlar tıklasınlar. Akıllı olun, sinirlerimi kaldırmayın!!!

Çarşamba, Temmuz 13, 2011

Vecize

Bir söz vardı, geçenlerde bir arkadaşın kadınlara karşı yakarışı sırasında hatırladım. Ben mi götümden uydurdum yoksa bi yerde mi duydum hatırlamıyorum ama şöyleydi:

"Kadınları anlamaya çalışacağıma bluetooth'la çalışan ütü yaparım daha iyi"

Pazartesi, Temmuz 11, 2011

Anlam Veremediğim Şeyler Var

Sevgilisiyle sinemaya giden bi XY kromozomlarına sahip canlının sinemayı kapatmasına romantizm diyenler gördüm. Nasıl romantizm olabilir bu yahu? Adamda belli ki ya sinema salonu fantezisi var, sikicek ya da saf, katışıksız bi görgüsüz. Gün geçtikçe türk kadınları daha da krolaşmaya, barzolaşmaya başlıyo. Kalite standartlarınız oldukça düşmekte eyy kadın milleti. Her fırsatta erkek apaçilerle taşak geçiyoruz fakat artık bu işin erkeği-kadını kalmadı iyice. Akıllı olun, adam olun lan!!!

Pazar, Temmuz 10, 2011

Minibüs Şöförleri Başkadır

İstanbul'dayken bindiğim bi minibüsün şöförü aklıma geldi. Adam çok garip amk. Böyle antropozla ergenlik arasında bi yere sıkışmış, çıkaramamışız. Sürekli bi telaş içersinde. Sürekli birilerine "çabuk ablacım/abicim", "acele edelim bayanlar/baylar" gibi gibi. Şöförün bu komutlarına uymazsanız da, dikkat ettim ki fazla para alıyo. Ayrıca bi yerde yolcuyu indirdi, 10 metre sonra birileri "dur" işareti yapıyo, belli ki minibüse bincek. Adam tekrar arabayı hareket ettirip durdurmak yerine müşteriyi es geçip almıyo. O arada minibüse yürüdün yürüdün. Yoksa çok geç. Resmen trip atıyo amk asjlkghkaljshdg. Neyse, bi yerde de bi turist çift bindi. Eleman parayı çıkarttı, elinde bekletiyo. O sırada da bi 500-600 metre gittik heralde. Şöför reyiz aynadan lavuğu kesip kesip duruyo. Bi de sızlanıyo, "amına goduum turist diye para vermicek sanıyo heralde" diye. Sonra ışıklarda durunca anladık ki, şöförü meşgul etmemek için minibüsün durmasını bekliyomuş. Vayyyy mınakoyim beee. Bizde olsa... Neyse biliyosunuz zaten cümlenin kalanını.
Bi de şu var ki, okulum nedeniyle bulunduğum Bursa'nın Görükle semtinde çalışan yüzlerce minibüs var, öğrenci popülasyonunun yüksek olmasından dolayı. Ve hemen hemen hepsi sarışın mavi gözlü. Çoğ enteresan. Al bunu da dinle hadi, kaçtım.

Advanced Music Video


Şimdi reklamlar...
Facebook üzerinde bi sayfa oluşturduk. Sayfada müzik videoları yayınlıyoruz fakat her önünüze geleni değil tabii. Deneysel, yaratıcı, sıradışı videolar... İlginizi çekerse bi like'ınızı esirgemeyin:D İŞTE LİNK.
Reklamlar bitti...

Cumartesi, Temmuz 09, 2011

Fare!

Salı günü itibariyle Bursa'ya ayak bastım. Ondan beridir kafam güzel anca yazıyorum. Neyse ev arkadaşlarımla terminalde buluşup atladık arabaya geldik. Evin kapısını açmamızla leş kokunun yüzümüze vurması da bir oldu. Evet, temizlik yapmadan dönmek gibi bi hataya imza atmıştık. Salonda ise günün büyük süprizi bizi bekliyodu: FARE! Ortada böyle toz yumağı gibi bişi var. Ulan ne bu böyle acaba derken o toz yumağından çıkan bi kuyruğumsu şey farkettim. Diğer tarafdan da ağzı, ön dişleri ve 2 patisi dikkatimi çekti. Gerizekalı eve girmiş, ölmüş, küflenmiş, bi kısmı karıncalara yiyecek olmuş. Evin pisliğini anlatmama gerek yok sanırım. Ölümüne temizlik yaptık, koltukların altını çamaşır suyuyla silmeye kadar abarttık durumu. Neyse ki yuva neyin yapmamış. Karıncalar da enteresan hayvanlar, farenin bokuna bile hallenmişler, yemeye çalışıyolar. Neyse, bi yandan kafa güzelliği bi yandan temizlikle geçen 4 gün sonunda ev artık yaşanır bi hale gelmiş durumda. Daha iş falan kovalıcam amk. Of. 23 yaşındaysanız hayat çok zor :/

Son günlerdeki favori parçamla veda ediyorum. Gömüşürüz.

Pazar, Temmuz 03, 2011

Fenerbahçe vs Şike

Sabahtan beridir herkesin diline yarak olduk gene. Pardon, pelesenk olduk dicektim. Zerre sikimde olmamakla birlikte zaten yıllardır Aziz Yıldırım'ın bi katakulliler çevirdiğinden emin gibiydim. Muhtemelen bu soruşturma sonucunda Aziz ve elemanları serbest kalacak, Fenerbahçe ligten düşürülmicek, şampiyonluk da bizde kalıcak yine. Aziz başkan sanmıyorum ki yaş tahtaya bassın. Babalar gibi veririz parası neyse, alırız kupayı akhfkajhflajhdlf.
Neyse, sezon içinde büyük patlamalar yaşayan Trabzonsporlular başta olmak üzere, haftalarca ligte kalma mücadelesi veren Galatasaraylılar ve Q"4" ve Çetesi transferleriyle bi sik olamayan Beşiktaşlılara yine gün doğdu. Geçen sezon ve bu sezon başında gözdem Beşiktaş'tı fakat Trabzonsporlular büyük çabalarıyla onların tahtını ele geçirdi. Canımsınız yaa:) Hani bikaç milyon kişinin altına yatıp birinden bile para alamayan bi hayat kadını bile eminim sizin kadar ağlamaz:D Burdan Türk adalet sistemine, futbol federasyonuna, hatta Aziz Yıldırım'a sesleniyorum. Hacılar, Trabzonlular artık suscaksa, rica ediyorum onlara verin şampiyonluğu. Menopozlu karı gibiler lan. Yazık amk. 1987691614 yılda bi şampiyon olma umutları vardı, siktik attık. Valla verin ellerine yarrrraa... Öhm... Onu zaten vermiştik, kupayı dicektim. Verin de kurtulalım lan :/ Bi defa Fenerbahçe'nin adını ağzınıza almak için, önce ağzınızın dolu olmadığından emin olun. Sezon sonu doldurmuştuk. Hatırlatırım.
Yazıma bugünün anlam ve önemini belirten bir söz ve bir görselle son veriyorum:
"Fenerbahçe'yi istediğiniz kadar araştırın. Altından çıkacak tek şey Galatasaray olacaktır."

Cumartesi, Temmuz 02, 2011

Selam, N'aber?

* Evimi, kotasız internetimi, yaylarının anası ağlamış-yavşamış olan çift kişilik yatağımı, Antoni'yi, sıçarken sigara içebilmeyi, balkonda mangal yapmayı, gece 3-4'te eve girince "hiç gelmeyeydin" diye trip atılmamasını özledim... Suyun kaynadı İstanbul!

* Armin van Buuren'e de Efes One Love'a da gitmedim. Çok mutsuzum amk. Armin'de çok fazla apaçi dolcaktı, tatsızlaşıcaktı. Efes'e de kalabalık grupla gitmeyince tat alamıyorum, o kalabalık da olmıcaktı. Sikerun! diyip evde oturdum. Aklıma sokayım!

* Photoshop'ta fotolarım üstünde oynıcam ama kafamdaki pozların hiçbirini vermemişim. Anne-babaya da "gel beni şöyle çeksene" diyemiyorum. Arka fon'un tek renk olması gerektiğinden dışarda da çekilemiyorum. Eve de kimseyi çağırıp 10 dk.lık iş için saatlerce çekmek istemiyorum.

* Son 1 haftadır falan sürekli yeni kayıt'a tıklayıp bişeyler yazıyorum. Sonra beğenmeyip siliyorum. İstanbul'da olduğum zamanlarda çok fazla şey yazardım. Başıma da sürekli sikimsonik olaylar gelirdi. Şimdilerde hayat beni kanıksamış gibi. Sürekli normal şeyler. Sıktın ulan! Antropoza mı giriyorum naaabıyorum bi anlasam?! Bi de sürekli ter basıyo felan...

* Bunları da laf olsun torba dolsun diye yazıyorum he. Bence buraya kadar bile okumuş olman çok gereksizce. Bi düşün mesela şuan. Okumasaydın ne kaybederdin amk? Hiç.

* Mutluluğunun sebebinin başkalarına bağlı olması ne kadar sikko bi durum ulan?!

* E.E. tam bir gerizekalısın. Son günlerde aklıma geldikçe götümün loblarını açıp kapayarak gülesim geliyo. Lütfen ibneyseniz bu hareketi hayal etmeyin. Hoş değil üzerimden fantezi kurmanız. Ben sizin ananızla ilgili fantezi kuruyo muyum orozbu çocukları!!!

* Bu yıldızlar gene çiçek gibi çıkcak dimi?

* Bu yazı böyle uzar gider. Hala okumaya devam ediyosan kaç kurtar kendini.

* Bikaç gün önce biriyle tanıştım. Umarım siz tanışmazsınız. Evlerden ırak amk.

* Kafam o kadar büyük ki, teknoloji henüz kafama göre gözlük yapabilcek kadar ilerleyemedi sanırım. Her denediğim gözlük cücük gibi kalıyo:s

* Scott Pilgrim vs The World filmini izlemediysen çok şey kaybetmişsin demektir.

* Triangle filmini izlemediysen hiçbi şey kaybetmemişsin demektir.

* Sıkılıyorum yavaştan yazmaktan.

* Herkes mezun oluyo. Keple fotosu olmayanı dövüyolar. Bi ben kaldım sanırım okuyan hala. Fahri doçentlik başvurusu yapıcam. En olmadı demirbaş listesine girsem kâfi.

* Şarkı-lar ile yazımı sonlandırıyorum, zira baya darlandım yazmaktan. Film izlicem. Kafama göre renklerle isimlendiriyorum, artık bahtınıza ne çıkarsa...

Çarşamba, Haziran 29, 2011

Biri Adsl

Ebeveynlerimin evindeki internet hizmeti sağlayıcısı olan marka Biri. Ve kotalı. Nasıl bi hizmet anlayışı varsa kotayı aşınca babama sms atıyolar. Sanki dersanede dersten kaçıyorum mınakoim.

Cuma, Haziran 24, 2011

Eğlencelik Link'ler Geldi Haaanıııııım

*** Tık. Keşke gerçekten böyle bir yarışma dalı olsa. Ülkem hatunları her sene göğsümüzü kabartsa genlerindeki yetenekle ljasdghşalsjdhgdasg.

*** Tık. Facebook anasayfasında bi arkadaşın beğendiğini görünce isminin ilgimi çekmesinden ötürü "bu neymiş lan" diyerekten girdim. İyi ki de girmişim. Eski sevgililerimden bazıları ve bazı yakın arkadaşlarımın ultra darlayıcı tripleri yüzünden bikaç kere sosyete pazarına ve çok kez sezon sonu indirimindeki malum markaların mağazalarına girmişliğim, o ortamlardaki paçozluğa şahit olmuşluğum var. Çok da eğlenceli gelmiştir kadınların o çekişmeleri :) Hani al çekirdeğini, çıtlatırken seyret milleti, o derece. O kuru kalabalığa girmeden bu muhabbetlere şahit olmak isterseniz, şiddetle öneririm!

*** Tık. Karşılıklı atışmalardan doğan saf embesilliğin yeşerttiği komik yazılar topluluğuna bi örnek... Malesef yurdum insanı hala dinler konusunda kendini ispatlama derdinde. "Benim inandığım en doğrusu" mantığıyla yapılan gerek dini gerek siyasi konuşmalarda karşısındaki insanı (ortalama bi IQ seviyesinde olması önkoşuluyla) ikna edebilen bi şahıs var mı acaba merak ediyorum. Ben yıllarca yaptım, sonuç alamadım. Siz de evde denemeyin, çocukların ulaşamayacağı yerde saklayın...

* Son olarak, kalın kaşlı hatunları (bkz. Tuğçe Kazaz) gerçekten çok başarılı buluyorum. Bunu da kanıtlamış oldum. Kalın kaşlı, beğendiğim bi arkadaşımı gaza getirip kaşlarını inceltmesi konusunda ikna ettim. Sonra bi baktım o büyüsü bozuldu hatunun. Demek ki olay kaştaymış lasjdghajşlksdhgşaljs. Neyse, bloğumu okumuyodun sevgili canım arkadaşım, umarım hala okumuyosundur :*

Edit nedeniyle beliren dipçik: Yıldızlarım fontum nedeniyle çiçeğimtrak bi vaziyet almış olduğunu farkettim. Yazı süslemek ya da ibnelik gibi huylarım yok. Bu kadar.

Çarşamba, Haziran 22, 2011

Sigara İçmek Öldürür

Herşeyi Yapabilen SuperAmca!

Birkaç gün önce arkadaşımla görüşmek için tee Cengiz Topel'e gittim. Gidiş ve dönüşte enteresan olaylar geldi başıma. Bunlardan biri de herşeyi yapabilen süper amca! Yolda yürüyoruz, bi arkadaşa uğrayıp bişey alıcaz, The Amca seslendi. Buyur dedim, sen İstanbul'u sever misin dedi. Naalaka amk diye içimden geçirirken gözlerini dikkatle tişörtüme çevirdiğini farkettim ki tişörtüm gömleğimin içinden İstanbul yazısıyla belirmekteydi. Evet o sıcakta bi de üstüme gömlek giymiştim. Zaten son 1 aydır falan hiç havayı tutturamıyorum mınakoim. Lahmacun sıcağında kat kat giyinip Sibirya soğuklarında üfül üfül tişörtlerle sokaklarda beliriyorum. İlerleyen günlerde İstanbul'da 50 derece sıcakta deri ceket falan giymiş bi tip görürseniz muhtemelen o benimdir amk. Neyse işte dedim heee severim İstanbul'u da hayırdır? The Amca attı elini cebine, "Ben şiirler yazıyorum ve yolda gördüğüm insanlara veriyorum. Geçenlerde İstanbul'la ilgili bir şiir yazdım ve kabul edersen bunu sana armağan etmek istiyorum" dedi. Ulan bi duygulandım. Hayır şiir de sevmem etmem. "Tamam amjaa şooh sağööl yeeaaa" dedim ve atladım boynuna. Nasıl sevişiyoruz, nasıl sevişiyoruz anlatamam. "Senin Jr.Burak'a da bi şiir yazıcam, kalın bi şiir olcak" falan diyo... Şaka şaka olmadı böyle bişey tabii ki lsjadgalsdhgljasdhg. Neyse işte amcaya teşekkür falan ettim, takdir edilesi bi iş yaptığını falan belirttim. Ama The Amca durur mu, yapıştırdı cevabı. "Ben sadece şiir de yazmıyorum, saz-bağlama çalıyorum, çiçek yetiştiriciliği yapıyorum, ofis mobilyaları yapıyorum, sandalye yapıyorum, oymacılıkla ilgileniyorum vs vs"... Babamın bi lafı vardır, çok şey yapan adam özünde aslında bi bok yapmıyodur. Sanırım doğru amk. Bi an The Amcanın dünyadaki tüm iş ve işkollarını, eylemleri saycak sandım. Neyse ki bi yerden sonra bitti. Şiirinin altında "Adresim" ve "İmzam" kısımları beni benden aldı. Kartını da verdi. Kartın da üzerinde 31581725 tane meslek yazıyo. Ama güzel yahu neticede. Kahvede zaman öldürene kadar adam oturmuş şiirler yazmış. Ben 86. şiir verdiği insanmışım. Gözlerim doldu. "Neden ilk ben değilim amca! Neden! NEDEN!!! Neden beni beklemedin! Neden sana sahip olmama izin vermedin amcaaaaaaaa!!" diye haykırarak uzaklaştım. Yok o başka bişeydi. "O kadar şiirin mi var lan, helal olsun" diyip uzaklaştım. Neyse işte, şiiri yazamıyorum zira A4 kağıda arkalı önlü ve kıta kıta değil paragraf gibi yazılmış olduğundan yazmaya üşeneceğim kadar uzun. Ve uzuyorum...

Pazar, Haziran 19, 2011

Cumartesi, Haziran 18, 2011

Ugly Dance!

http://theuglydance.com/?v=irgknxpwst

Tıklayın ve nasıl dans edilirmiş bu kardeşinizden öğrenin asdkglasjdhjlasg. Bütün kızlar bana hasta (H).

Cuma, Haziran 17, 2011

Başardım :')


Evet, nihayet bitirdim! 2-3 haftadır tek başıma öğrenmeye, mantığını anlamaya çalıştığım mayın tarlasını, türlü bahtsızlıklar, cenabetlikler sonunda yendim ve bitirmeyi başardım :') Çocuklar gibi şenim.

Dipçik: Tee ne zaman yazmışım yayınlamamışım, kısmet bugüneymiş.

Salı, Haziran 14, 2011

Doktor Civanım

Bugün Kozyatağı-Acıbadem hastanesinde birebir Yılmaz Morgül'ü andıran -tip, konuşma, mimikler, el hareketleri- bi doktorumtrak hasta bakıcıyla tanıştım. Bu ülke insanları 2. bi Morgül kaldıramaz. Daha fazla yayılmadan imha etmeliyiz yoldaşlarım!

Çikolata

Geçenlerde ananem gelmiş. Ben Bursa'da olduğumdan yetişememiş olsam da sağolsun beni düşünmüş, ne kadar çikolata sever bi kişilik olduğumu da hesaba katıp yurtdışından hayvan gibi çikolata getirmiş. Hayvan gibi derken, adet olarak değil, çikolatanın kendisi hayvan gibi. Böyle yarım metre falan bişi sanırım. Kürek gibi elimle 1.5 karışa yakın olduğunu analiz ettim şuan. Neyse, çikolatayı görünce şampiyonluk turuna çıkasım geldiyse de içeriğindeki malzemeleri görünce intihar edesim geldi: fındık ve kuru üzümlü. Ulan şu çikolatada badem ve fındığı hiç sevmiyorum. Bademliyse çikolatasını yer, bademini tükürürüm hatta. Fındıklıysa naparım bilemedim, hiç fındıklı yemek zorunluluğunda kalmadım. Amaaaa... Kuru üzüm ne aaaabi? Kuru üzümü neden çikolatanın içine koyma gereksinimi hissedersiniz eeyyyyyy çikolata üreticileri abilerim ablalarım?! Dahası insanlar kuru üzümü neden sever? Sevilcek bi tarafı mı var? Üşenmedim araştırdım, insanların neden kuru üzüm sevdiğini. Şimdi öncelikle üzüm içersinde yaklaşık %80 oranında doğal şeker... Cidden inandın mı lan araştırdığıma? Lan banane amk milletin kuru üzüm aşkından, bana giren çıkan mı var? Tövbee... Neyse, sonuç olarak bi satırını yedim çikolatanın dayanamayıp. Baya kötü. Hele üzümün bol olduğu bölümleri direk yuttum. Burdan kuru üzüm sevenleri esefle kınıyorum.

Cumartesi, Haziran 11, 2011

Florence + the Machine

Sanırım aşık oluyorum. Konser için gelirlerse kafama Florence Welch yazan bi bant takıp, konser boyunca "Filorıııınnnnsssss" diye böğürüp-ağlayıp, konser bitiminde döşümü jiletlemek yerine direkt olarak bedenimi baltayla parçalayabilirim. Net.




Cuma, Haziran 10, 2011

Elimin Ayarı!

-nı sikeyim yaaa. Sen git evde bültene bakarken 4-6-8'i daire içine al, ganyan bayiine gidince 2-3-8 işaretle... Nasıl bi yanlışlık, nasıl bi el kayması, nasıl bi mallıktır bu? Yattı altılı ganyan kuponum! Hayatımda 4. kez oynuyor olduğum altılıyı tutturmaya çok yakındım lan:/ 4'te 4 bilip 5. ayakta yanlış atları yazdığımı farkettim ve "ulan kesin bi iş var bunda, demek ki 2 ya da 3 no.lu atlar gelcek" derken 4 numaralı at birinci oldu amına koyim yaaa. Son koşuda da 10-11'den biri gelirse resmen bin liralar kaybetmiş bi insanım şuan :'(

EDIT: An itibariyle son ayakta da tutturdum. Vay arkadaş yaa. Gitti binlikler :'(
EDIT2: Panik yok. 6'lı 50 TL dağıtmış amk. Herkes tutturmuş anlaşılan. Atların ganyanlarından belliydi :D

Otobüsler

Nihayet tekrardan İstanbul'dayım. Bikaç yazı önce de belirttiğim üzere, özlemişim. Özlemiştim. İl sınırları içine girdiğimizin 3. saniyesinde trafik başlamasıyla özlemim bitti malesef :') Bi de otobüste arkamda oturan hatun sayesinde bi kadının ne kadar barzo olabilceğine şahit oldum. Hele yolculuğun son 30 dk.sında telefonlaştığı sevgilisiyle sürekli karşılıklı şarkı söylemeleri... O şarkıların emre aydın, ibrahim tatlıses ve adını bilemediğim bikaç ismin şarkıları olması... Kızın sesinin kötü ötesi olması... Buna aldırmayarak sesli halde söylemekten çekinmemesi... Sonra vay efendim insanlar neden katil oluyo!!!11!!BİRBİR!1!!

Pazartesi, Haziran 06, 2011

Kim izlemeye alsa gayri ihtiyari, iade-i izleme yapmaktan kendimi alamıyorum. Lisede verilen "hayır demesini öğrenin" seminerlerine katılsaymışım diyorum her "ulan bu bloğu ne sikime takibe almışım" dediğimde...

Gün geçtikçe takip ettiğim bloglarda feci bi azalma var. Sanırım şu günlerde 3-4 blog harici baktığım bi yer yok. Bi zamanlar blogger anasayfasındaki son yazılanlara bakardım, sınav dönemi, şu-bu derken o da yalan olduydu. Bugün bakayım da etrafa yorum saçayım niyetiyle girdim, her yer mim. Başlıkta mim'le ilgili bişey görürsem açmamak gibi bi durumum söz konusu. Mim'lendiğimi farketmek istemiyorum sanırım. Yoksa yapmak adına üzerimde baskı hissediyorum. Mim için değil de başka bi yazı amaçlı blog ziyaret edip de es kaza mim yazısında göz süzdürüp kendi adımı görünce ise kendimi çok sevesim geliyo. Bu da böyle bi anımdı. Heeee mim'lerden bahsediyodum, konuyu nereye bağlıcamı unutunca bitiriyim dediydim. Ne çok mim var lan?! Kim la bu mimlerin kaynağı? Bir mim nasıl yaratılır? O an ki ruh hali nedir? Nasıl ulvi bir hissiyat insana mim oluşturtur? Bir mim yaratıcısıyla konuşmak istiyorum. Bu da böyle bi anımdı.

Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar istikrarlı yorumlar almamıştım kendim için. "Güvenilmezsin" ve "zevzek"...

Yarın son finalim var. Sonra İstanbul... Sonunda! 4 yıldır şu okulda, dolayısıyla şu şehirdeyim, hiç bu kadar özlememiştim lan İstanbul'u. Aslında daha önce hiç özlememiştim.

Böyle bi bold, bi normal font çok şekil olcak, hissediyorum.

Kars'taki malum heykellerin yıkılma kararından sonra şehre yapılacak yeni heykel belli olmuş: Kaşar heykeli. Evet bildiğin kaşar peynir. Fatih Altaylı da nasıl bir beyin yoksunu insan evladıdır ki "Kaşar değil Ajda Pekkan heykeli yapılsın" demiş. Anaokulu terk amk.

Salı, Mayıs 31, 2011

Kese Kağıdı

Evet, kese kağıdı. Adeta bir sihir. Adeta bir imdat çekici. Adeta bir gelmiş geçmiş en lüzumlu icat. Adeta bir beni baştan yarat. Adeta bir insanoğlunun gerektiği saygıyı göstermediği obje. Adeta bir tanrının ortaya koyduğu saçmalığı kapatan rererö. Adeta bir ki üç dört, işte o mucizevi durumlar...










Ve işte kese kağıdı olmasaydı ne yapardık'lar, madalyonun hiç görmek istemediğimiz diğer yüzü...











Pazartesi, Mayıs 30, 2011

Kurt Wenner Geliyomuş?!

1 haziranda Vestel firmasının tv tanıtımı için mi ne Türkiye'ye gelicekmiş. Şimdi sorum şu, %99 ihtimalle bu yazı siklenmicek olsa da, İstanbul'da herhangi bi yere çizim yapıcak mı? Yoksa sadece reklam amaçlı bi mevzu mu? Ki öyleyse vah Vestel, vah amk...

Diziler ve Ben


Hayatım boyunca televizyondan ve dolayısıyla dizilerden pek hazzetmedim. Yeni dönemdeki trendlerden olan yabancı dizi izleme furyasına da -sanırım- bu sebeple anlam verememekteydim. Bi Ezel'i izliyorum o da baydı artık, bitse de gitsek havasındayım. İnternetsiz geçirdiğim yaklaşık 1 hafta süresince evde yapıcak bişi bulamayınca harddiskimin tozlu byte'ları arasında Weeds'i buldum. Ulan hadi izliyim dedim. Bu arada Weeds ve Fringe dizileri için sürekli sosyal bi baskı vardı üzerimde, tam benlik dizi oldukları ve hala nasıl izlememiş olduğuma inanamayan belirteçlerle dolu... Velhasıl başladım izlemeye. Ulan bir sardı koduum dizisi. Mary-Louise Parker (bkz. başrol) taş! Konu gayet eğlenceli. Arada geçen zencilerin muhabbetlerine zaten yıllardır tavım. E daha nolsun amk?! Burdan aylardır (belki yıllardır) "olm Weeds izle lan!" diye üzerimde baskı kurmaya çalışan herkesten o an zerre siklemediğim için özür diliyorum. 2 günde 2 sezon bitirmiş bulunmaktayım. En yakın zamanda da diğer sezonları izleyip Fringe'e başlıcam. Bu da böyle bi anımdı. Bye.

Cumartesi, Mayıs 28, 2011

Eti Bumbo



Eskiden sürekli yerdim bundan. Hala var mı? Son 1 haftadır her girdiğim bakkala/markete sorup duruyorum. Yakın zamanda varlığına şahit olanınız?

Yine Nihat Doğan'dan Geliyor

Ebru Destan'ın elenirken okuduğu Tahir'le Zühre Meselesi (bkz. Nazım Hikmet Ran) şiirini "ben elmayı sevdim, elma beni sevmedi" şeklinde özetleyen Nihat abimize saygılar.

Bye Bye Gözlük

Kim hareket halindeki arabanın dikiz aynasını silerken güneş gözlüğünü rüzgar etkisiyle düşürmek gibi bi mallık yapmıştır? Ben.

Perşembe, Mayıs 26, 2011

Şiir

Yıllardır bilgisayarımda bulunan, nerden bulduğumu hatırlayamadığım şu lirik şiiri sizle paylaşayım dedim. Şiir 70 yaşındaki bi amcamızın ağzından ufaklığına (bkz. eski dostuna) yazılmıştır...

Hemen kalkacak gibi fiyakalı dursan da
Ebedi bir uykuya dalmışsın eski dostum.
Yastıkları koltuğa destek edip kalksan da
Artık güçsüz, takatsiz kalmışsın eski dostum.

Bir zamanlar başını dik tutardın at gibi
Gökdelen binalarda 30. kat gibi
Durmadan çalışırken rakkasli saat gibi
Şimdi üçün biri kalmışsın eski dostum.

Sağlığında, ben hep senin aklına uyardım
Kendim üşüsem bile seni sıcak yere koyardım
Dantelli külotları senin için soyardım
Üzgünüm, son düdüğü çalmışsın eski dostum.

Süt gibi bacakları kaldırırken havaya
Şimdi takat kalmamış zıplayıp oynamaya
Haline her bakışta başlarım kahkahaya
Gözünden malum yaşlar gelmiyor eski dostum

Açtığın bacaklarin sayısını unuttum
Kısmetsiz günlerinde ellerimle avuttum
Bazen keltoş başını okşayarak uyuttum
Tedavülde kalmayan pulmuşsun eski dostum.

Zevkini sen yaşadın işlenen günahların
Senin yerine hesap verecek benim yarın
Hiç cacığı olur mu pörsümüş bir hıyarın
Böyle sakin durmaktan gayen ne eski dostum.

Kim demiş eski dostlar düşman olmazmış diye
Doğruysa, senin beni mahçup edişin niye
İşemek olmasaydı yedirirdim kediye
Ben sana şimdi niye hammalım eski dostum.

Bi de şunları dinlemeyenleri dövüyolarmış diye bi söylenti var: 1, 2.

Pazartesi, Mayıs 23, 2011

Çare Hitler


NOT: Seçimde oy kazanmak için fakir halka bedava sabun dağıtımı yapılacaktır.

Pazar, Mayıs 22, 2011

Bir Türkiye Gerçeği


Nihat Doğan mode: ON
Zenginin malı, züğürdün çenesini yorarmış. Tek sancak altında birleşip aylardır çenenizi boşuna yordunuz be canlarım. Tez vakitte susmanız dileklerimle öptm kib aeo by.
Nihat Doğan mode: OFF

Burası Survivor!

Rica ediyorum bu yarışmanın asıl amacı bir gece vakti herkesi Türkiye'ye yollayıp Nihat Doğan'ı orda bırakmak olsun...

Çarşamba, Mayıs 18, 2011

Hotel 626

Hala oynamadıysanız/duymadıysanız, böyle bi oyun var. Belli saatlerde girilebiliyo, ona göre. Tık.

Dipçik: Kalbi olanlar, 13 yaş altında olanlar, kakası gelenler oynamasın. Sıç, öyle oyna. Sıçmaya teşvik edici oyun. Gerilimli azcık..

Cumartesi, Mayıs 14, 2011

Nerdesin Usta Miyagi?

Küçükken, yani henüz ilkokula giden bi veletken vurdulu-kırdılı filmlere bayılırdım. Karate Kid, Van Damme filmleri benden sorulurdu. Heh işte o her dövüşlü filmde bir usta olurdu dövüş sanatlarının amına koymuş olan. Yontulmamış elemanımızı güzelce eğitirdi. Genelde Uzakdoğulu olurdu bu ustalar. Eğitimi alınca kral kesilirdi bizimki. Başlardı herkesin amına koymaya. Final sahnesinde de filmin en taşaklı adamıyla dövüşürdü. Önce sağlam bi dayak yerdi, direnmeye çalışsa da tutunamazdı. Sonra bi sahnede yere yığılır, seyircilerin "vay amk, anasını siktiler herifin" bakışları arasından ustasını bulanıklaşmış görme duyusuyla seçerdi zor bela. Müziğin ritmi düşer, kalabalığın sesleri azalır, insanlar blur efekti yer (usta hariç tabii), elemanla ustası arasında romantikli bi bakışma, kesişme gerçekleşirdi. Sanarsın ki birazdan kavgayı bırakıp başlıcaklar sevişmeye ustayla. Hayatında hatunlarla öyle kesişmemiştir. Sonra o bakışmanın verdiği ılıklıkla ayağa kalkıp anasını sikerdi lavuğun. Ulan ne gaza gelirdim beeeee!!! Sonra reelde, sokakta kavga ederken, dayak yiyo olduğum zamanlarda o bakışı atıcak bi usta arardım. Olmazdı tabii. Haliyle yine dayak yemeye devam ederdim. Bi ustam olsaydı, dayak yemezdim ulan, aaah ah! Dövdüğümde de kutlıcak, kollarını açıp beni huzurlu bi şekilde kucaklıcak usta arar, gene bulamazdım. Çocukluğumun travmalarından :/

Çarşamba, Mayıs 11, 2011

Hop Dedik

* Daha önce de bu bloğun bi yerlerinde Lounge ve FG radyolarının düzenlediği festival/konserler için ağladıydım, gene ağlıyorum! Ulan hepi-topu senenin 52 haftasının 8 haftasında sınav dönemim oluyo. Ama nasıl yapıyosanız, sürekli sınav haftası içinde bi etkinlik peşindesiniz. Taşak mı geçiyosunuz amk?!

* Tatil yaptım geldim ben. Mayısta ilk defa tatil yapıyorum. Hani böyle anahaber bültenlerinde şu sıralar "İstanbul'da kar-kış-kıyamet yaşanırken bazı vatandaşlarımız Akdeniz sahillerinde, Antalya'da denize giriyor" diye bi habere rastladıysanız o vatandaş benim işte. Bi de dün dışarı çıktım, yanığım falan. Millet daha güneş yüzü görmemiş daha. Çok garip bi duygu. Tatil pek eğlenceli değildi. Daha doğrusu pek aktivite bulunmamaktaymış Olimpos'ta bunu anlamış olduk. Kendin-Pişir-Kendin-Eğlen tipinde. Deniz baya iyiydi. Kaldığımız yer de verdiğimiz para düşünülünce normal, zira gayet ucuza kapattık tatili asdkjghklasjhdlgsadg. Eğlence işini de yaratmakta pek sıkıntı çeken insanlar değiliz sanırım ki işte Brezilya futbol milli takımının yeni transferleri Burakinho, Sam De Souza ve Çaçaleita'nın imzayı attıktan sonra Rio De Janeiro sahillerinde çekilmiş fotosu!:

Ayaktakiler: Sam De Souza, Çaçaleita.
Oturanlar: Burakinho

* Geçtiğimiz yıl İstanbul-Konya arası tren yolculuğu yaptıktan sonra hiç uzun yolculuk adamı olmadığımı sezmiştim. Bursa-Antalya arası kanıtlanmış oldu. Hele o rahatsız otobüs ve koltuklarla bu perçinlendi. Sinir krizi geçirdim hele bi de sık mola vermeyince, uyumayı başaramayan ben için o sigara kriziyle birleşince sinir krizi, pek hoş anlar yaşanmıyomuş bunu da anlamış oldum:D

* Püskevit mevzusunu bi süre umursamasam da ne olduğunu bugün itibariyle araştırdım. Bahçeli, gene ne yapıp etmiş rezil etmeyi başarmış kendini. İstikrarından ötürü kutlarım. Sen de olmasan gülemicez reyiz. Eric Cartman ve Stewie Griffin'in dublajlandığı videoları izlemenizi öneriyorum, eğer hala izlemediyseniz tabii ki siz sevgili dinazorlar...

Çarşamba, Mayıs 04, 2011

Kabuslarım ve Ben

Dün sabah (sabah dediysem o kadar da sabah değil, öğlen 3 suları) leş gibi terle ve sıkışmış bi kalple uyandım. Sebebi biraz önce yarıda kesilen rüyaydı tabii ki. Felaket halde içim darlanmış ama rüya esnasında. Bu yüzden bi daha Ezel izlemeyebilirim. Zira rüyamın Cast'i Ezel oyuncularından oluşmaktaydı. Neyse efenim, rüyaya geçiyoruz...

Mekan İstanbul'daki evimin odası. Minderlerimin üstüne yayılmışım, bilgisayardan bişeyler izliyorum ama inanılmaz mutluyum. Mutluluğun kaynağını, biraz sonra içeri giren 8-9 tane taş ötesi, kıyafet olarak seçimlerini jartiyerden yana kullanmış hatun belirince anlamış oldum. Böyle çok acaip bi atmosfer var ortamda.. Bu 8-9 kişiden 2'si eski sevgililerim. Baya large takılıyoruz. Biri yanaşıyo, yok senle daha yeni seviştim diyip diğerini gösteriyorum, diğerleri onu alkışlıyo falan... Cennet dedikleri yer böyle bişi olsa gerek. Neyse efenim buraya kadar herşey hoş, güzel. Sonra kapıda Ezel dizisindeki Kerpeten Ali beliriyo. Vaaay şekle bak falan gibi laflar ediyo hatunları görünce. Ben de felaket rahatım, "yaaa kerpeten abicim, kaçtır diyorum gelmiyosun. bak neler kaçırdın bu zamana kadar" diyip şeklimi koyuyorum:D Neyse efendim gırgır şamata derken bi anda hatunlardan bitanesi Ezel'e dönüşüyo :S Direk boğazına sarılıyoruz Ali'yle.. Başlıyoruz hırpalamaya herifi. Ali çekiyo silahını, vurcak ama eli titriyo. Ben gaza getiriyorum, "bu orospu çocuğu yüzünden Berk öldü ulan!" diyorum. Berk dediğim de yakın bi arkadaşımın yakın bi arkadaşı (Burdan Gülbağ'a selamlar! :D). Ne alaka amk?! Berk-Ben-Kerpeten Ali kankaymışız. Vay anasını... Velhasıl bakıyorum hala kerpeten titrek, "Ulan Bahar da bunun yüzünden ölmedi mi?!" diyip can evinden vuruyorum Ali'yi. Bahar, bildiğiniz, yahut bilmediğiniz, Ezel dizisindeki Ali'nin büyük aşkı efendim. Yani öyleydi, nalları dikmeden önce. Bu tabi Bahar'ın ismini duyunca kurşun manyağı (yavaştan kurtlar vadisi terimlerini de öğreniyorum) ediyo. Sonra da bi sik olmamış gibi camdan aşşa atıyoruz Ezel'i. Sonra yine takılmaca. Feci mutluyuz, kıskançlıktan, kibirden uzak ortamımızda takılmaya aynen devam. Bi süre sonra, camda gene siktiğim Ezel'i beliriyo. Baya böyle göğüs hizası camın mermerine denk gelcek seviyede, camın dışına büstü dikilmiş gibi bilgisayara bakıyo. "Lan ölmedin mi sen" diye bağırıyorum, siklemiyo.. Bi anda korkudan altımıza sıçıcak moda geçiyoruz tüm ahali. Hatunlar kaçışıyo falan. Ali "artık ben öldüremem onu, sen öldür diyo". O gazla sarılıyorum silaha ateş ediyorum. küt diye düşüyo. Yani ben öyle görüyorum. Kontrol etmek için camı açınca farkediyorum ki tek eliyle cama tutunmuş, düştü düşücek... Birkaç el daha ateş ediyorum, o sırada silahın ucuna tutunuyo. Silahı bırakıp aşağı düşüşünü seyrediyorum. Sonra bir korku basıyo beni... Ulan diyorum şu ortamı bırakıp hapishane köşelerinde çürücem. Bir darlanıyorum, nefes alamaz hale geliyorum. Sürekli beynimin içinde, "dünyanın en mutlu insanıyken, mapuslarda çürüceeeem!" diye çığlıklar duyuyorum. Sonra uyandım işte. Zar-zor nefes alır halde... Vay arkadaş dedim yaaa. Nasıl işlemiş bilinçaltıma toynağını siktiğim dizisi. Silahlar falan, nooluyoruz amk:D Bitti, bu kadar.

Perşembe, Nisan 28, 2011

Hizmette Sınır Yok

Konser ajandasını üşenmeyip güncelledim. Linkleri de hepten Biletix'e dayadım, güzel oldu. Sikleyenlerin dikkatine...

Bir de Hakkımda başlıklı bir sayfa açtım. Hemen yukardan erişime açık kendileri. Şimdilik doğum hikayem var sadece. İlerleyen zamanlarda bir otobiyografiye çeviririm belki. Ama belki, bak söz vermiyorum asljdkghaşskdg. Neyse, banko üşenip devam ettirmicem zaten. Adam olana çok bile.

Msn Kullanıcısı Olarak...

Evet, ben böyle bi insanım. Msn'e kendini ekleyen insanlar grubundan sıyrılıp hem kendimi ekleyip hem de kendime özel grup oluşturuyorum. Yıllardır böyle hatta. Bi de Alfabetik olarak üste çıkıcak bi grup oluşturmam hiç hee.. En üstte hep ben olurum. Neden? Hiç bi fikrim yok.

Pazar, Nisan 24, 2011

Kişi Başına Düşen Hastalık Sayısı

Kaç bilmiyorum ama benimki çok yüksek aslan parçaları. Hani beni vatandaşlıktan reddetseler, Türkiye genel seviyesinde şiddetli bi düşüş gerçekleşeceğine inanıyorum. Olm bi insan 2 haftada 1 grip mi olur amına koyim yaaa?! Yarattığın metabolizmaya sıçayım yarabbim ya, taşak mı geçiyosun? Gücün bana mı yetiyo tanrıııı!!!

Cuma, Nisan 22, 2011

Mim Var Dediler Geldik!

Lanet insan Girl With The Red Balloon mimlemiş. Duyularla ilgili best of işte. Ama ben napıyorum? Çükümün keyfine gidip sevmediklerimi yazıyorum. Ne kadar da asi ruhlu ve marjinalim dimi.. Şöyle süperim, böyle ultrayım. aljsdhgşlashdg.

En sevmediğim 3 görsel: Çirkin ve şekilsiz vücutlu bi kadın, temizlenmemekten mantara bağlamış tava/tencere, beyaz iç çamaşırı.

En sevmediğim 3 ses: Kuş sesleri, ince ve cırtlak (cırtlak mı denir?!) kadın sesi, tv ya da radyodaki parazit sesler.

En sevmediğim 3 tat: Mantar, kabak tatlısı, ucuz şarap.

En sevmediğim 3 koku: İçinde sakatat bulunan çorbalar, filtresi yanan sigara, duş almayan insan kokuları.

En sevmediğim 3 his: Erken boşalma, elektriklerin gitmesi, idrar yolları enfeksiyonu (sistit mi deniyodu?) sırasında işemeye gitmek..

Salı, Nisan 19, 2011

300 Blogspot'lu

Blogspot'taki hareketlenme gözümden kaçmadı değil. Erişim engeli sonrasında izlediğim bloglardaki yüksek günde yazılan yazı ortalaması düşüşü şimdilerde kendini standart seviyesine çekiyo. Buna sanırım bi ara kalkan engel (hala engelli mi lan acaba? dns kullanmak durumundayken anlamıyosun işte:/) ve dns ayarlarından artık herkesin haberi olması neden oldu heralde. Neyse amk ekonomi haberleri gibi oldu. Özetle, bu duruma kendimi baya sevinmiş gördüm. Bikaç blog sahibi de bahsetmiş. 300 Spartalı'nın blogspot şubesiyiz sanki amk yasak sırasında da burda bulunanlar olarak asldgjhajşsghl. Direniyoruz genjler, yasakları kırıcaz, haklı davamızı sonuna kadar savuncaz!!!11!!!!BİRBİR1!!

Pazar, Nisan 17, 2011

Facebook'un Genius Tavırları

Evet bugün bunu tescillemiş bulunmaktayım. Birkaç ay önce, bu hani "şunları tanıyosundur heralde" mantığında bi köşesi var ya. Heh orda, aylaaaar önce inci sözlük saldırıları için açtığım ve reel hesabımla hiçbir ortak arkadaş / ortak herhangi birşey bulundurmadığım hesabımı orda yayınladı. Böyle bi "olm IP denen bişey var bak, ayağını denk al. Zamanında oraya buraya saldırmışın arkadaşlarınla, bi ıslığıma bakar yakalatmam seni" havasında amk sanki. Tırsmadım değil hani.

2. olay ise bugün yaşandı. Dün tumblr buluşması vardı. Buluşmadan bahsetmicem zira başlı başına bi yazı konusu. Özetle, iyi ki masamda oturan insanlar vardı. Yoksa fena halde sıkılabilirdim. Neyse işte fotoğraflarımız falan çekildi ve çekenlerden birtanesi ile daha önce tanışmadığımızdan ötürü Facebook hesabımda yoktu. Tag'lenmiş olduğumdan ötürü ekliyim dedim ve bir de ne göreyim! Ne göreyim? Bunu:


Vay amınsikem yaa. Olm nerden anladın, napıyosun allasen? Niye bu kadar zekisin, ne lüzmu var? Arkadaş oldular de, geç. Ne kasıyosun?!?

Perşembe, Nisan 14, 2011

Şemsiyeler

Çok yorucular lan. Islanırım daha iyi...

(Şair burda şemsiyelere trip atıyor)

Çarşamba, Nisan 13, 2011

Orhan Baba (?!)

Az önce el sürçmesiyle cuk oturma arasında şöyle bir anı sahibi olduk:

Ben: Ne dinliyosun abi?
Girl With The Red Balloon: Orhan Bencegay.

Salı, Nisan 12, 2011

Thom Yorke Dansı

Sensörlü ışık bulunan tuvaletlerde, ışık söndükten sonra sensörün hareket algılaması için yapılan figürleri derleyerek bir dans türü keşfeden pek hürmetli Thom Yorke abimize burdan selamlarımızı iletiyoruz. In Thom We Yorke.

Pazar, Nisan 10, 2011

Erik

Fiyatları 300 TL'ye vardı. Yastıkaltı erikler piyasaya çıktı. Bunu fırsat bilen takı ve mücevherat üreten firmalardan ilginç dizaynlar ortaya konuldu. Buyrun "tek erik yüzük":

Not: Görsel şahsıma aittir. Çalmayın demiyorum, hobi olarak yine yapın.

Perşembe, Nisan 07, 2011

Bu Başlıkta Nefret Kusuyoruz

Be toynağını siktiğim büfecisi, kaynar çay satmanın mantığı nedir? Hele insanların genellikle ders/sınav aralarında iş yaptığı bi büfe işletiyosan? Tek yudumda dudak metabolizmamı nasıl siktiysen 5,5 saat oldu düzelmedi, hala bi yavşaklık var amınakiim.

Ve sen bilgisayar parçacısı! "Çift taraflı usb kablosu var mı?" soruma verdiğin "öyle bi kablo olamaz ki" cevabınla arkandan konuşmamı ve bilimum 1. dereceden akrabalarının kulaklarını çınlatmamı sağladın sıfatını siktiğim! Kabloların bulunduğu bölüme hiç mi girmedin? Benim 3 saniyede farkettiğim çift taraflı usb kablosunu sattığından haberdar olmamanı bi yana koyuyorum, 21. yüzyılda yıl olmuş 2011 amk, teknoloji diye bişey var, nasıl olmaz?!

Sıra sana geldi marketteki kasiyer hatun! O ne sıfat lan? Ben her markete girdiğimde senin suratını çekmek zorunda mıyım amk? Sanki zorla almak zorundaymışım havaları falan, noluyoruz?!

Son olarak, sen Çıkarımsal İstatistik dersi hocam! Kolay yapcam kolay yapcam diye mal mal kasıldın, tüm sınıfı döktün amk! Ne anladım bu işten? Millet yıllardır senin standart sınav tekniğin yüzünden seni tercih ediyo ders seçimlerinde. Yani teknik olarak zaten kolay geçilen bi hocasın. Neden yıllardır yürüdüğün yoldan saparsın?!?!

Hepinizin mahrem yerlerinize fog koyarım!